İstanbul |
Genel:
İstanbul ziyaretlerime devam ettiğim ama kasır keşiflerimin sonuna geldiğimiz bu yazıda, iki kasır ve bir saray ziyareti ile yeniden birlikteyiz:) millisaraylar.gov.tr. sitesinde resmi olarak beyan edilen kasırlardan Maslak ve Aynalıkavak Kasrı ziyareti ile kasır gezilerimi tamamladım. Takip eden arkadaşlarımın bildiği üzere bugüne kadar kasır yazılarımı genelde ziyaret ettiğim diğer yerler ile birlikte iç içe yayınladım. Bugün de Dolmabahçe Sarayı ziyaretimi bu yazıya ilave edeceğim. Ancak ilerleyen zamanlarda, sadece açılış-kapanış saatleri, giriş ücretleri ve konum gibi temel bilgiler ile tüm kasırları tek bir yazıda yayınlayacağım. Ziyaret etmek isteyen arkadaşlar için hem yazıya ulaşmak kolay olur, hemde daha faydalı olur diye düşünüyorum.
Bu sefer ki ziyaret noktalarımın tamamı Avrupa Yakası'nda, yani Avrupalı arkadaşlar için bu sefer mazeret yok:)
İlk ziyaret noktam Maslak Kasırları, arkasından Aynalıkavak Kasrı ve son olarak da Dolmabahçe Sarayı oldu. Uzatmadan başlayayım:)
Ulaşım:
Gezi Güzergahı |
Bir önceki kasırlar yazımda gezi noktaları arası ulaşım sıkıntı DEĞİL diye yazmıştım ama Avrupa Yakası için bu geçerli değil:) Özellikle güzergah Beşiktaş, Mecidiyeköy tarafından geçiyorsa:) Resmi olarak kasır geçen yerlerin tamamında buralara özel otopark mevcut. Buralar meşhur saraylar kadar popüler olmadığı ve biraz daha kıyı-köşe de kaldıkları için otopark problemi yaşamıyorsunuz. Maslak Kasırları ve Aynalıkavak Kasrı için otopark ücreti ödemiyorsunuz.
Keşfet:
İlk ziyaret noktamız olan Maslak Kasırları ile başlayalım.
Maslak Kasırları:
Kasır pazartesi günleri hariç, her gün 09.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık ve müze kart geçerli. Başta da yazdığım gibi aracınızı bırakacak alanı var ve ücretsiz.
Sultan Abdülhamid ve ailesine şehzadelik yıllarında tahsis edilen bu kasrın yapım tarihinin 1860'lı yıllar olduğu düşünülüyor. Ancak bu bölgede ki yapılaşma 1800'lü yılların başına dayanıyormuş. Sultan Abdülhamid buraya yerleştikten sonra alanı büyütüyor ve burayı büyük bir çiftlik haline getiriyor. Sultan ilan edildiğini de bu kasırda öğreniyor. Saraya geçişi sonrasında burası Maslak Çiftlikat-ı Humayün olarak anılmaya başlamış.
İsmi ise İstanbul'un su ihtiyacı için kullanılan ve maslak ismiyle anılan su haznelerinden dolayı böyleymiş. Sanırım bu semtin/ mahallenin ismi de bundan kaynaklı. Az önce de dediğim gibi Sultan buraya kasır haricinde başka yapılarda eklemiş ama bazıları zaman içerisinde yıkılmış. Ayakta kalanları birazdan anlatacağım:)
Cumhuriyet Dönemine geçildiğinde 1982 yılına kadar askeri prevantoryum (verem mikrobu kapmış ama hastalığa henüz yakalanmamış olanların tedavi edildiği yer) olarak kullanılmış ve 1984 yılında Milli Saraylar İdaresi Başkanlığına devredilerek müze olarak hizmet vermeye başlamış.
Burası diğer kasırlardan görünüş olarak biraz daha farklı. Bildiğiniz boğazda ki yalılar yada konaklar gibi. Diğerleri küçük saray tadında iken burası biraz daha ev görünümlü bir yer. Ama tabi ki dışarıdan böyle:) İçerisi bildiğiniz saray yavrusu:)) Ama yine de diğer kasırların bir tık altında diyebiliriz. Alan ve diğer ilave yapılar anlamında en büyük kasır diyebiliriz.
İki katlı kasrın, her iki katını da rehbersiz olarak gezebiliyorsunuz. Arzu ederseniz ücretsiz olarak sesli rehber cihazından faydalanabilirsiniz. Burada da diğerlerinde olduğu gibi iç mekanlarda fotoğraf çekmek yasak. Bina tamamen ailenin yaşaması maksatlı kullanılıyor. Diğer kasırlarda bildiğiniz kabuller yapılırken, burada böyle birşey söz konusu değil.
Kabul mekanı olarak Mabeyn-i Hümayun ismi verilen ve kasrın hemen yanında ayrı bir bina bulunuyor. Ayrıca bunun bitişiğinde de limonluk ismi verilen bir sera tipi kapalı bahçe bulunuyor. Kabul mekanı benim anladığım kadarıyla şu an yönetim binası tarzı bir yer olarak kullanılıyor. Ve geziye kapalı.
Limonluk ise faal ve gayet güzel görünüyor:) Buraya giriş serbest. Alan çok büyük diye yazdım ama büyük çoğunluğu geziye kapalı. Sadece kasrın kısa mesafe çevresi gezi için açık.
Kasrın hemen alt tarafında ise Ağalar Dairesi isimli bir bina bulunuyor. Burada ise gezi maksatlı sadece küçük bir hamam mevcut. Bu bina aynı zamanda lavabo, wc ihtiyaçlarınız için kullanabileceğiniz alan.
Diğer bir ayakta kalan, sonradan restorasyonu yapılan yapı ise Çadır Köşkü. Burası ise halihazırda kafeterya olarak kullanılıyor. Ancak tadilat nedeniyle şu an hizmet vermiyor. Bunun hemen çevresinde ise dinlenmek maksatlı salıncak-banklar mevcut.
Burası benim gezdiğim kasırlar içinde restorasyon anlamında en eski yerlerden biri. Belki de bu yüzden kasvetli bir havası var. Açıkçası diğer kasırlar gibi iç açan bir havası yok ve içeriyi gezerken içinizi karartan bir durum söz konusu:) Diğer kasırlarda yakaladığım hava burada yoktu ne yazık ki. Ayrıca diğerlerine göre merkezi konumda olmadığı için çok az ziyaretçisi olan bir yer gibi. Geçelim diğer kasrımıza:)
Aynalıkavak Kasrı:
Bu kasırda pazartesi günleri hariç her gün 09.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık ve müze kart geçerli. Yalnız burada saat başlarında ziyaretçi alınıyor. Örneğim benim gibi saat başını 10 dk. geçe orada olursanız, 50 dk. kadar beklemek zorundasınız:) Gezi esnasında size bir güvenlik görevlisi eşlik ediyor ve burada da sesli rehber cihazını ücretsiz olarak kullanabiliyorsunuz. Kendine ait otoparkı mevcut ve ücretsiz.
Burası zamanında Tersane yada Aynalıkavak Sahil Sarayı olarak geçiyormuş. Ve İstanbul'da ki dördüncü büyük saraymış. Ancak zamanla bazı sebeplerle saray ve diğer yapıların tamamı yıkılmış. Sadece bu kasır ayakta kalmış.
Yapımına Fatih Sultan Mehmed zamanında başlanmış olsa da saray kimliğine Kanuni Sultan Süleyman zamanında kavuştuğu düşünülüyor. Bizans döneminde imparatorların dinlenme ve gezi yeri olan buraya bizim Padişahlarımızda kayıtsız kalmamışlar. Ve büyük koruluğa birçok kasır, havuz vb. yapı yaptırmışlar. III. Selim zamanında ise yenilik hareketleri nedeniyle bu kasır hariç diğer tüm yapıların yıktırıldığı resmi kaynaklarda yer alıyor.
1975 yılında Milli Saraylar idaresine geçen kasır 1984 yılında müze olarak hizmet vermeye başlamış. 1997 yılında tekrar restorasyona giren kasır, 2010 yılında bir daha müze olarak hizmet vermeye başlamış. Tabi 1975 yılına kadar nasıl ve ne maksatla kullanıldığı ile ilgili bir bilgiye rastlamadım.
İçeride şu an Kasır, hemen önünde bir yeşil alan ile kafeterya yer alıyor. Korunun başka alanlarına girilmesine izin verilmiyor.
Kasır dışarıdan bakıldığında 3 katlı gibi görünüyor ama 2 katlı:) Bir tanesi yarı zemin-yarı bodrum katı gibi. Eğimden dolayı deniz tarafı kat şeklinde, kara tarafı bodrum katı gibi. İlk katında ise 3 katlı görünmesine sebep olan altlı üstlü bir sürü penceresi var. Neden böyle bir tarz seçilmiş en ufak bir fikrim yok:) Kasır tipik Osmanlı mimarisi özelliği taşıyor. Ne doğu ne de batı kültürü görünümü yok. Ve bir önceki anlattığım kasırsa olduğu gibi burada saray görüntüsü yok. Ama bir ev görüntüsü de yok:) Tamamen kendine özgü bir yapı ve mimarisi var. Tabi önden bakılınca bir ibadethane hissi veriyor.
Kasrın giriş kısmı resmi işler için kullanılırken, arka tarafta ki odalar yaşamın sürdüğü yerlermiş. Şu an alt katı ise Musiki Müzesi olarak konuklarını ağırlıyor. İçeride değerli insanlar tarafından bağışlanmış ve benim daha önce adını bile duymadığım bir çok müzik aleti yer alıyor. Benim gibi bu konuda çok bilgili değilseniz, ağzınız açık gezeceğiniz bir müze:)
Burası için benim fikrim, mimarisi nedeniyle görmeye değer güzel bir yer olduğu yönünde ve içerisi gerçekten çok güzel.
Bu kasır İstanbul Kasırlarının sonuncusuydu ve benim keşfetmekten, ziyaret etmekten büyük keyif aldığım bir gezi dizisi oldu. Umarım sizlerde kasırlar dizisini beğenmişsinizdir:)
Geçelim Dolmabahçe Sarayını anlatmaya:)
Dolmabahçe Sarayı:
Burayı her zaman ki anlatma tarzım ile yazmaya kalkarsam muhtemelen bu yazının sonunu göremeyiz:) O yüzden kısa ve olabildiğince ilgi çekici bilgi ve yerlerini yazmaya çalışacağım.
Her ne kadar 1856 yılından itibaren İmparatorluğun kalbi burada atmaya başlamış olsa da, Dolmabahçe'nin geçmişi 14/ 15nci yüzyıla kadar uzanıyor. Burası ile ilgili ilk bilinen ise donanma gemilerinin toplanma yeri olduğu. Gemilerin sefere çıkmadan önce burada toplandıkları ve törenler yapıldığı biliniyor. Ayrıca saray kısmı hariç bir çok kasır ve bahçenin yapıldığı, padişahlar tarafından gezinti yeri olarak kullanıldığı resmi kaynaklarda yer alıyor. Zaten bir dönem Hasbahçe, bir dönem ise Beşiktaş Sahil Sarayı isimlerini alıyor. Ayrıca ilerleyen zamanlarda (16ncı yüzyıl) kıyılar doldurulmaya başlanıyor ve buraya dolma-bağçe ismi veriliyor:)
Sultan Abdülmecid'e kadar her padişahın gözde mekanı olmasına rağmen, ikamet olarak Topkapı Sarayı kullanılmaya devam ediliyor. Ancak bu Padişah ile birlikte merkez Dolmabahçe Sarayı oluyor. II. Abdülhamit'e kadar imparatorluğun merkezi olsa da, Yıldız Sarayına taşınması ile etkisini kaybetmeye başlıyor. Son padişah Vahdettin'in İngiltere yolunu tuttuğu yer olarak da tarihte önemli bir yere sahip.
Cumhuriyetin ilanı ile birlikte M. Kemal ATATÜRK tarafından çok sık kullanılmasa da Cumhurbaşkanlığı Konutu olarak kullanılmaya başlıyor ve bildiğiniz gibi Ulu Önder hayata gözlerini bu sarayda kapatıyor.
Saray Osmanlı döneminin son önemli eserlerinden ve batı mimarisini yansıtan modern bir yapı olarak görülüyor. Beşiktaş'ta bir çok tarihi yapıda olduğu gibi burada da Balyan Ailesi'nin imzası var.
Ben Dolmabahçe Sarayı sınırları içerisinde meşhur Bahçeleri (4 adet), Saat Müzesini, sarayın Haremlik Kısmını, Saray Koleksiyonları Müzesi ve Resim Müzesini gezdim. Camlı Köşk isimli alan restorasyonda olduğu için kapalıydı.
Sarayda toplam 43 salon ve 285 oda bulunuyor. Odalar çok özellikli değil ama salonlar inanılmaz ihtişamlı. Zaten burasının yapım maliyetinin Osmanlı ekonomisini ciddi anlamda olumsuz etkilediği de söylentiler arasında.
Gelelim gezide göreceğiniz yerleri kısa kısa tanımaya:) Saray kompleksine ziyaretçilerin kabul edildiği yerdeki göreceğiniz ilk yerin ismi Hazine Kapısı. Buraya gelmeden önce ise Dolmabahçe Saat Kulesi sizi karşılıyor olacak.
Saat Kulesi 1895 yılında II. Abdülhamid tarafından yaptırılmış ve üzerinde kullanılan saatler Fransa'dan getirtilmiş. Bu saatin maliyeti de zamanında çok tartışma konusu olmuş..
Hazine kapısı sonrası göreceğiniz ilk alan ise Hasbahçe yada diğer bir isimle Selamlık Bahçesi. Burası aynı zamanda sarayın en büyük ve havuz anlamında görsel değeri en yüksek bahçesi.
Bahçenin hemen karşısı ise Selamlık kısmının girişi. Buranın sol tarafında Saltanat Kapısı, sağ tarafında ise bir iskele bulunuyor. Saltanat kapısı en çok fotoğraf çektirilen alanlardan biri:) Selamlık binasının girişi de aynı şekilde ihtişamlı ve fotoğraf çektirilen alanlardan biri.
Selamlık Binası |
Selamlığın devamı ve aynı zamanda bitişik bina Kabul Salonu olarak geçiyor. Burası sanırım şu an restorasyonda. Çünkü binanın üzeri örtülü.
Selamlığın sol tarafında ki yoldan devam ettiğinizde ise karşınıza Kuşluk Bahçesi çıkacak. Burası aynı zamanda Kabul Salonu binasının kara tarafına denk geliyor. Bu bahçe alanında Camlı Köşk ve Kuşluk Köşkü yer alıyor. Aynı zamanda birçok özel, değerli kafes hayvanı da kuşluk isimli bölümde yaşıyor.
Kuşluk Bahçesine girmeyip yolu izlemeye devam ettiğinizde ise Harem Bahçesine giriş yapıyorsunuz. Burası L şeklinde ve biraz avlu havasında. Harem bahçesinin kuzey yönünde Saat Müzesi isimli geziye açık bir yapı daha var. Eskiden İç Hazine Dairesi olarak kullanılıyormuş.
Burası aynı zamanda Türkiye'nin ilk ve tek saat müzesi olma özelliğini taşıyor. Ağırlıklı Fransız ve İngiliz saat ustalarının eserleri sergileniyor. Toplamda birbirinden değerli 71 adet saat var.
Bahçenin devamı da zaten Haremlik. Haremlik binası diğer yapılara göre dış görünüş anlamında biraz sade. Saraydan çok sıradan bir bina görüntüsünde. İçerisi simetrik bir şekilde yapılmış. Sağlı sollu iki koridor var ve koridorların her iki tarafında odalar mevcut. Aralarda ise ihtişamlı, büyük salonlar var. Aynı zamanda bu binanın 71 no'lu odası Ulu Önder Atatürk'ün hayata gözlerini yumduğu oda..
Burada Haremlik binası önünde sevimli bir kafeterya da mevcut. İsterseniz burada biraz soluklanabilir, bir şeyler içebilirsiniz.
Haremliğin yan tarafından ister deniz tarafına geçiş yapabilir ve boğaz manzarası izleyebilir, isterseniz Resim Müzesi tabelasını izleyerek Veliaht Bahçesine geçiş yapabilirsiniz. Bahçenin etrafında zamanında Hareket Köşkleri olarak kullanılan yapılar var ama bunlar daha çok arşiv vb. binalar olarak hizmet veriyor. Burada sera isimli bir bölüm daha var ve şu an burası da kafeterya olarak hizmet veriyor.
Veliaht Bahçesi |
Burada küçük bir parantez açmak istiyorum:) Resim Müzesine girmeden önce isterseniz, kuzey yönlü çıkıştan Dolmabahçe Caddesine çıkıp, sağ tarafta bulunan Saray Koleksiyonları Müzesini gezebilirsiniz. Sebebini bilmiyorum ama saray sınırları içerisinden direk geçiş yok. Burada müze kart geçerli ve pazartesi günleri hariç her gün 09.00-17.00 saatleri arasında açık. Buranın otoparkı yok. O yüzden Dolmabahçe Sarayı'ndan geçiş yapmanızda fayda var. Burası aslında kompleksin bir parçası ve zamanında sarayın mutfağı olarak kullanılıyormuş:) 2006 yılından itibaren ise sarayın depolarında bekleyen malzemelerin sergilendiği bir müze haline getirilmiş. Toplam 3 bölümden oluşan ve görmenizi tavsiye edeceğim bir müze.
Veliaht Bahçesinin devamında ise, hemen köşeyi dönünce karşınıza Resim Müzesi gelecek:) Burası zamanında Veliaht Dairesi olarak hizmet veriyormuş. Benim şahsi fikrim saray kompleksinin en ilgi çekici alanlarından birisi burası. İnanılmaz büyük ve inanılmaz değerli, güzel eserler sergileniyor. İnanın saatlerce burada kalıp, zamanın nasıl geçtiğini anlamayabilirsiniz. Ayrıca burada bir kafeterya var ve çok sevimli bir yer.
Yaklaşık 7 yıl süren bir restorasyon sonrası Veliaht Dairesinin bir kısmı Resim Müzesi olarak hizmet vermeye başlıyor. Müze belli bir akış sırasına göre toplam 11 bölüm ve onlarca resimden oluşuyor.
Saray kompleksinin tamamında iç mekan fotoğraf çekimi ne yazık ki yasak. Bunun yanı sıra girişte profesyonel çekim ekipmanlarınızı da bırakmanız isteniyor. Bir adet fotoğraf makinesi ve üzerinde ki lens için için izin veriliyor. Ancak ikinci bir lense izin yok:)) Daha ilginç olan ise selfie çubuğuna da izin vermiyorlar:))
Müze pazartesi günleri ziyarete kapalı. Bunun harici her gün 09.00-17.00 saatleri arası giriş yapabilirsiniz. Dolmabahçe Sarayında sadece Selamlık bölümü için Müze Kart geçerli değil. Bunun sebebi ise başka bir devlet kurumuna bağlı olması:) Diğer tüm alanlar için Müze Kart geçerli. Sarayın hemen girişine yakın Dolmabahçe Camii ile Saat Kulesi arasında bir otopark mevcut. Dolu gibi görünse de araç ile kuyruğa girin. Biraz bekliyorsunuz ama sıra illa ki geliyor. Yakınlarda başka otopark olmadığı için, buraya ulaşım için yürümek biraz yorabilir.
Tahmin ettiğimden çok daha uzun bir yazı oldu ama umarım faydası olmuştur. Dolmabahçe Camii ile ilgili bir kaç husus yazıp keşfet kısmını sonlandırıyorum:)
Dolmabahçe Camii:
Cami Sultan Abdülmecid'in annesi tarafından yaptırılmak isteniyor ama ömrü yetmediği için Padişah tarafından 1853 yılında tamamlatılıyor. Bu camide Balyan Ailesine yaptırılıyor. Ve caminin asıl adı Bezmialem Valide Sultan Cami. Ancak Dolmabahçe Sarayı kompleksi ile birlikte düşünüldüğünden zamanla Dolmabahçe Camii denmeye başlamış.
1948 yılına kadar ibadet maksatlı kullanılıyor. Ancak bu tarihten sonra Deniz Müzesi olarak hizmet vermeye başlamış. 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında ise Deniz Müzesi'nin yeni binasına taşınması ile yeniden ibadete açılarak, camii görevini görmeye devam ediyor.
Son noktamız ile bu uzun gezi yazımızın da sonuna geldik:) Geçelim tavsiyelere.
Tavsiyeler:
Her iki kasırda görülmeye ve gezilmeye değer yerler. Sadece bu ikisi değil, 5 kasrın tamamı ilgi duyanlar için keşfetmeye değer yerler. Kasır ve saray gezileri için spor kıyafet gerekli değil:)
Her ne kadar iç mekanlarda fotoğraf çekmek ve çektirmek yasak olsa da Dolmabahçe Sarayında açık alanlarında çok güzel fotoğraflar çekebilir ve kendi fotoğraflarınızı çektirebilirsiniz. Bu yüzdende şık kıyafetler giyip gidebilirsiniz:)
Müze kart her zaman ki gibi şart:) Hayatınızda bir kere, tek başınıza gidecekseniz problem olmayabilir ama kalabalık, ailecek gitmeniz durumunda ihtiyacınız olacaktır. Kaldı ki Müze Kart Türkiye'nin her yerinde geçerli:)
Mevsim tavsiyem kesinlikle sonbaharın ilk, ilkbaharın son ayları. Her ne kadar kapalı alan gezileri ağırlıklı olsa da bu mevsimlerde gezmek daha rahat olacaktır. Ayrıca haftaiçi gitmenizde diğer bir tavsiyem.
Vakit ayırıp okuduğunuz için şimdiden teşekkür ederim:)
36 Yorumlar
Bayağı tarihi bilgi vermişsiniz, emeğinize sağlık. Fotoğraflar çok güzel, yeşillik alanlara da bayıldım. Apartmanlara tıkılmaktan yeşillik göremiyoruz. Avrupa yakasındayım ama ben yine gitmem sanırım, biri hadi gidelim demedikçe. :)
YanıtlaSil:)) Vakit ve imkanlar müsait olunca gidersiniz inşallah:) Hem havalar iyice serinleyince daha keyifli olur:)
Silİstanbul'da onca yıl yaşadım hiç kasır gezmedim. Aklıma gelmedi doğrusu. Ama Dolmabahçe Sarayı'nı öğrenciyken gezmiştim. Sonrasında da iş için gitmişliğim var.
YanıtlaSilSanırım saraylar daha popüler olduğu için kasırlar pek dikkat çekmiyor:) Ama görmeye gerçekten değer yerler.
SilKasırları hep merak etmişimdir. Bu sayfadaki iki kasır da çok güzel. Maslak Kasırları'nı duydum sanki de Aynalıkavak Kasrı'nı sayenizde ilk kez duydum. İçeride fotoğraf çekmek yine yasak tabii. Flaşsız çekim izni bile yok galiba. Bu bence hoşa giden bir durum değil. Yine de merak duygusunu da aşıp görme isteğiyle doldum bu sayede.
YanıtlaSilÇekimleriniz harika her zamanki gibi. Verdiğiniz bilgiler de öyle. Hiç uzatmadan, bilinmesi gerekli detaylar dahilinde. İstanbul'a son gidişimde Dolmabahçe Sarayı kapalıydı. Saatini inceleyebildim ancak:) Camisine girmek hiç aklıma gelmedi nedense. Bu kadar detaylı bir saray olduğunu sayenizde öğrenmiş oldum. Ve bu seri çok kıymetli bir rehber oldu benim için. En kısa zamanda uygulamaya geçirmek dileğiyle o halde:) Emeğiniz için çok teşekkürler...
Fotoğraf işi biraz enteresan.. Flaşsız çekimi anlıyorum ama eserlerin kopyalanması vs. gibi sebepler sunmaları çok tuhaf... Çünkü resmi sitelerinde ve sosyal medya hesaplarında her iç mekanın fotoğrafı var:)) Çok teşekkür ederim değerli yorumunuz için. Bu seriyi sadece kasırların olduğu bir rehber ile sonlandıracağım, daha faydalı olacağına inanıyorum. Biraz fazla parça parça oldu:)) Tekrardan teşekkür ederim:)
SilAh, evet. Yazının başlarında sadece kasırların olacağı o rehberden bahsetmiştiniz. Çok süper bir fikir. Zaten ''bu seri çok kıymetli bir rehber oldu'' cümleme serinin son parçası olarak o fikriniz de dahildi. Hayır, parça parça olmadı. Geçiştirmediniz çğnkü. En önemli detayları vererek hepsini tek yazıda toplamak ayrıca gerekli bence de. Tekrar teşekkürler:)
SilBen teşekkür ederim tekrardan, sağolun:)
SilFotoğraf anılar için gerçekten büyük bir hatırlama kaynağı ama ne yazık ki yasak...
YanıtlaSilDolmabahçe'ye gideli yıllar oldu. Ama bu kadar yeri gezdim mi gezmedim mi emin değilim. İstanbul'a ayda bir gidiyorum aslında ama ticari amaçlı olduğu için gezmek pek nasip olmuyor. belki ilerleyen günlerde yaparım böylesi bir tatil. gerçekten çok faydalı ve ayrıntılı bir yazı olmuş. emeğine sağlık.
YanıtlaSilBu arada blogunu çok beğendim ve takibe aldım bana da beklerim müsait bir zamanında :)
Fırsat olursa tavsiye ederim tekrardan gitmenizi:) Çünkü her gidişte yeni bir şey mutlaka keşfediliyor. Teşekkür ederim değerli yorum ve takibiniz için, bende takipteyim:) (Geç cevap için kusura bakmayın, bir süredir yeni bir gezideydim)
SilYine bol emek harcanmış enfes bir tanıtım yazısı. Fahri rehberimiz olarak bu işi çok iyi yapıyorsunuz :) Teşekkürler. Benim ekleyecek bir şeyim yok, sadece Dolmabahçe Sarayında iskele kısmına geçişe izin vermiyorlar mı artık? Merak ettim. Ben seneler önce Harbiye' de Başak Sigorta' da çalışırdım ve öğlenleri taksiye atlar, Dolmabahçe' ye giderdik. Deniz tarafında tahtadan salıncaklı oturma grupları olan kafe vardı, öğlen yemeğimizi orda yer, dönerdik işe. Gün içerisinde böyle tarihi bir mekanda oturup denize ve saraya bakmanın keyfini onlarca kez yaşadık. Eğer kaldırmışlarsa üzücü.
YanıtlaSilSelamlık bölümünün hemen yanında ki tarihi iskele kapalı, tarihi kapının önüne bariyer çekmişler ama ama saray kompleksinin giriş kısmında, denize sıfır yerlerde kafe/ restoranlar hizmet vermeye devam ediyor:) Sizin de dediğiniz gibi oralarda oturmak, bir şeyler içmek gerçekten çok keyifli. Çok teşekkür ederim değerli kelimeleriniz için:)
SilEn son 2001 yılında gitmişdim
YanıtlaSilÇok uzun zaman olmuş ama değişen birşey olduğunu sanmıyorum:) Sadece unutulan yerler olmuştur:)
Silİlk İstanbul'a gittiğim zamanı unutamam Ayasofya, Sultanahmet ve Yerebatan
SilSelfi çubuğuna geçit yok hocam :)
YanıtlaSilHiç sorma hocam:) Her gittiğim yeni yerde, ayrı bir tuhaflık, aklımın ermediği kurallar ile karşılaşıyorum:))
SilTuhaflıklar ülkesiyiz hocam :)
SilGreat report! I like those old buildings. I can see that those amazing places are located so close to Istanbul.
YanıtlaSilHave a nice weekend ☀️
Thank you so much Giorgio:) İstanbul is a great city about historical places:)
SilÇok ama çok güzel bir yazı olmuş, emeğinize sağlık:)) Fotoğraflara bayıldım:)) Dolmabahçe'ye İlkokuldayken gitmiştim, sonrasında gidip görme olanağım olmadı. O günlere döndüm tekrar yaşıyormuş gibi hissettim. Kasırları görmedim hiç. Çok güzel yerler. Anlatımınız çok güzel, bence gezi kitabı çıkarmalısınız:)))
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, anılarınızın canlanmasına, tazelenmesine çok mutlu oldum:) Kasırları yakında özetleyeceğim ve umarım ilginizi çeker:) Gezi kitabı kar maksatlı değil ama hatıra olması için tabi ki çok isterim ama hem tecrübe, hem de yer sayısı anlamında henüz yetersizim:) Belki çok ileride:))
SilBeautiful places and gardens!
YanıtlaSilxoxo
marisasclosetblog.com
Thank you so much Marisa for your nice comment:)
SilDolma Bahçe mükemmel değil mi ama? Aslında ne kadar da yakınımızda gezilecek, görülecek harika yerler var.
YanıtlaSilKesinlikle mükemmel:) Ve size de dediğiniz gibi yakın, benden daha yakın:)) Ama zaman işte...
SilÇok teşekkür ederim:) Uzun olmasından dolayı aklımda hep soru işareti oluyor ama bu yorumunuz ile içim rahatladı:) Dolmabahçe Sarayı gerçekten de görülmeye değer, harika bir yer. Tekrardan sağolun değerli için:)
YanıtlaSilFotoğraflar da yazı da çok keyifli :) Dolmabahçe Sarayı'nı defalarca kez gezdim ve her defasında keyif aldım. Aynı şekilde Topkapı Sarayı'nı da çok defa gezdim, onu da başka bir yazıda anlatırsınız belki :) Bir de Hababam Sınıfı filminin çekildiği Adile Sultan Kasrı'nı gezmiş ve çok sevmiştim.
YanıtlaSilBenim ziyaret ettiğim kasırlar haricinde, Adile Sultan, Hidiv ve bir kaç kasır daha var İstanbul'da ve gerçekten çok başarılılar. Ancak buralar aynı zamanda restoran veya organizasyonlarda özel işletmeler tarafından kullanıldığından, onları kasır olarak saymıyor resmi kurumlar :-))) merhaba Topkapı planlarım arasında, kasırlar bitti Saraylar başlayacak :-))
SilFotolar süper hocam. Kısmet olursa inşallah bende dolu dolu İstanbul’u gezmek istiyorum. Ama çok büyük şehir. İyi planlama yapmak lazım. :)
YanıtlaSilPlan hazır aslında :-) Bana bir mesaj atacaksınız, müsaitsem size eşlik, arkadaşlık edeceğim :))
SilSelam, blogumu taşıdım eski blogumda vardınız o yüzden tekrar yazmak istedim. Tekrar takip ederseniz çok sevinirim :)
YanıtlaSil☺️
SilThese buildings are super beautiful. It sure is an interesting visit.
YanıtlaSilRegards
Coisas de Feltro
Thank you for your nice comment 🙏☺️
Sil