Genel:
Bursa gezimin ikinci günü, ikinci ziyaret noktası olan Eskikaraağaç Köyü ile yeniden beraberiz. Bu köyü anlatmaya başlamadan önce kısaca bir tanım ve oluşumdan bahsetmek istiyorum.
Ramsar Alanı/ Sözleşmesi: Sulak alanların korunmasını ve sürdürülebilir kullanımını sağlamayı amaçlayan uluslararası bir sözleşme. 2 Şubat 1971 yılında İran'ın Ramsar şehrinde imzalandığından dolayı bu ismi almış. Türkiye'de ki 1327 sulak alandan 135 tanesi de bu sözleşme gereği "Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alan" olarak belirlenmiş. Sözleşmenin önemli kriterlerinin başında bu alanlarda yetişen balıklar ve yaşayan su kuşları geliyor. Bu kapsamda bugün anlatacağım Eskikaraağaç Köyü Ramsar Sözleşmesinde yer alan Ulubat Gölü'nün kıyısında bulunuyor. Bu tanımdan sonra geçelim bir diğer oluşuma. Her ikisini birazdan birleştirip Leylek Köyümüzden bahsetmeye başlayacağım:)
Avrupa Leylek Köyleri Birliği: 1994 yılında EuroNatur isimli bir vakıf, Avrupa'da ki leyleklerin yaşam alanı kaybını dengelemeye yardımcı olmak için faaliyetlerine başlıyor. Ve bu kapsamda 15 Avrupa ülkesinde, 15 köye leylek ve doğa koruma çalışmalarına katılım ve desteklerinden dolayı "Avrupa Leylek Köyü" ünvanı veriyor. En önemli kriter yerel halkın kapsamlı çiftçilik uygulamalarını benimsemeleri, sulak alanları (Ramsar) koruyarak leyleklerin korunmasına katkı sağlamaları. Bir diğer önemli kriter ise; bu mahalle yada köylerin yerleşik leylek kolonilerine sahip olması. (Detaylı bilgi için https://www.storkvillages.net adresini ziyaret edebilirisiniz.)
Ve bu iki kriteri başarı ile sağlayan Eskikaraağaç Köyü; hem Ramsar Sözleşmesinde yer alan Ulubat Gölü'nün kıyısında olması, hem de leyleklerin göç yolu üzerinde konakladıkları ve köy halkının bu konuya gösterdiği özen ve ilgiden dolayı Türkiye'nin tek Avrupa Leylek Köyü unvanını almaya hak kazanmış:)
Bu arada leyleklerin köyü ziyaret zamanı Mart-Eylül ayları. Ben oradayken meşhur Yaren Leylek halen oradaydı ama gitme hazırlıkları yapıyordu:) Nereden biliyorsun derseniz, Yaren ismini verdiğim leylek son 11 yıldır bu köye geliyor (resmi kurumlarca veri elde etmek maksadıyla leyleklerin bacaklarına numaraları olan halkalar takılıyor) ve her geldiğinde Adem Amca isimli birinin evinin orada konaklıyor. Aynı zamanda Adem Amca balığa çıktığında mutlaka onun teknesine geliyor ve Adem Amca, Yaren'i elleriyle besliyor. Daha da fazlası bununla ilgili çekilmiş bir belgesel var:) Ben ziyaretimde Adem Amca ile tanışma imkanı buldum. Ve "sabah gördüm, muhtemelen bu akşam ya da yarın akşam gider, bu gece göreceğiz" dedi:)
Ulaşım:
Kendi aracı ile gidecekler için sıkıntı yok:) Hem Google Maps, hem de yol boyu tabela desteği sizi köy meydanına çıkartıyor. Ancak toplu taşıma ile ilgili detaylı bilgiye ulaşamadım. Anladığım kadarıyla Nilüfer ve Karacabey İlçelerinden buraya otobüs/dolmuş seferleri var. Ama muhtemelen saatleri kısıtlı. Benim orada geçirdiğim 2-3 saat süresince herhangi bir toplu taşıma aracı görmedim.
Köyde otopark diye bir şey yok. Her yer ücretsiz otopark:) Aracınızı köy meydanına bırakarak diğer yerlere kolayca ulaşabiliyorsunuz.
Keşfet:
Bu kısım diğer yazılarımın aksine biraz kısa sürecek:) O yüzden keşfedilecek yerlere geçmeden çok kısa olarak köyün geçmişinden bahsedeceğim.
İlk bilinen ismi Gilyos olan eski bir Rum Köyü. Eski Helen dilinde Güzel Geçit anlamına geliyormuş. Köyde kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmeyen bir manastıra ait kalıntılar var ama ne olduğu pek belli olmuyor. Bunun haricinde geçmişe ait bir iz yok.
Ama buraya bağlı Halilbey Adası ile ilgili bazı bilgiler var. İlki ve sanırım en önemlisi Osmanlı Devleti'nin ilk deniz seferi ile kazandığı ada olması. Hatta söylentilere göre adayı fetheden Kara Ali isimli kişi, bu adada yaşayan bir papazı ve kızını Osman Bey'e götürür. Osman Bey'de papazın kızından çok etkilenir ve evlenir:) Ama yazdığım gibi rivayet. Bu adada da yine bir manastır ve bir de kale kalıntıları var.
Mübadele sonrası adada Rum aile kalmıyor ve Yunanistan'ın Drama Şehrinden ve Bulgaristan'dan getirilen Türkler buraya yerleştiriliyor.
Köyün en dikkat çeken özelliği ise sakin ve huzurlu bir yer olması. Sadece köy meydanında Kadınlar tarafından kurulmuş bir kooperatif de satış tezgahları var. Bir de sahil de yeme-içme üzerine kurulu, köy halkı tarafından işletilen ufak yerler var. Onun haricinde sizi daraltan, görüntü ve gürültü kirliliği yapan dükkanlara rastlamayacağınız bir yer.
Köyün merkezinde sizi gezebileceğiniz iki yer karşılayacak. İlki yeşillik içinde ki park, ikincisi ise Kuş Gözlem Merkezi ve Tahnit (mumyalama) Sergi Salonu.
Parktaki banklar ağaçlar arasında olduğu için birçok insan bu alanı piknik maksatlı kullanıyor.
Kuş Gözlem Merkezi ise bildiğiniz bir gözlem kulesi. Çıktığınızda tüm Ulubat Gölünü yukarıdan görme, diğer tarafta ise Gölyazı'ya kadar uzanan kara manzarasını izleme şansınız var.
Gözlem Kulesinden sonra ise Tahnit Sergi Salonunu gezebilirsiniz. Giriş ücretsiz ve herhangi rehber yok. Zaten çok küçük bir alan. Bölgede ölü olarak bulunan su kuşları, içleri doldurulmak suretiyle burada sergilenmiş. Aslına bakarsanız çok iç açıcı bir yer değil:) Meraklıları için belki ilgi çekici ama açıkçası beni rahatsız etti ve pek durmak istemedim.
Bir sonraki durağımız sahil:) Sahilde iki seçeneğiniz var. Birincisi ve daha cazip olanı yürüyüş yolunu keşfetmek. Köyün göle bakan kısmına güzel bir yürüyüş yolu yapılmış. Ben hava sıcak olduğu için arabayla girmeyi tercih ettim. Ama geri döndüğümde araba geçişine kapatılmıştı. Anladığım kadarıyla kalabalık olmaya başlayınca kapatıyorlar. Ki asıl olması gereken de araç girişine kapalı olması:) Yürüyüş yolu boyunca sazlıklar arasına gizlenmiş sandalları çekmek sanırım en keyifli iş. Yürüyüş yolu bitiminde sizi ufak bir işletme bekliyor. Yürüyerek geldiyseniz burada biraz soluklanıp, ara yollardan tekrar köy meydanına çıkabilirsiniz.
İlk başta bahsettiğim sahilde yapabileceğiniz diğer bir aktivite ise; sandal kiralayıp 20 dakika süresince köy çevresini denizden izlemek. Adem Amca ile 20 dakika sandal keyfinin ücreti 100 TL.:) Bence görülecek çok bir şey olmadığı için anlamı yok ama sonuçta tercih meselesi.
Köy içerisinde özellikli, tarihi bir yapı/ ev yok. Ama köyde leylekler için elektrik direkleri üzerine özel korumalı olarak yapılan yuvalar ilgi çekici.
Köy keşfetmek için küçük ve açıkçası pek bir şey de yok. Ama kuş gözlemine, fotoğraflamaya ilginiz varsa kesinlikle doğru mevsimde gidip, gezilecek bir yer. Ya da daha popüler Gölyazı'ya gelecekseniz, 20 dakika daha yol kat edip burayı da gezi noktalarınıza ekleyebilirsiniz.
Ayrıca gezi teknelerinin olduğu yerde gözleme yapan ablalara mutlaka uğrayın. Hem gözlemeleri çok lezzetli, hem de ev yapımı limonataları harika:)
Ayrı bir başlık yazmaya gerek kalmadan tavsiyeleri de yukarıda yazmış oldum:)
Vakit ayırıp okuduğunuz için şimididen teşekkür ederim.
22 Yorumlar
Gilyos ismi ile pek bi uyumlu olmuş Leyleklerin hikayesi.Adem amca ve Yaren pek popüler , tanışma imkanı bulmanız da hoş olmuş:)
YanıtlaSilTamamen tesadüf:) Tekne turu fiyatlarını sorduğum kişi Adem Amca çıktı:) Aslında daha önce duyduğum, hikayesini okuduğum bir insandı ama canlı karşımda görünce tanıyamadım:)
SilMerhabalar.
YanıtlaSilBursa'nın Eskikaraağaç isimli bir köyü olduğunu ve bu köyün "Avrupa Leylek Köyü" ünvanını aldığını, blog sayfanızdaki değerli paylaşımınızdan öğreniyoruz. Adem amca ve Yaren isimli leyleği elleriyle beslemesi hikayesi de çok ilginçti. Ülkemizin harika bir coğrafya olduğunu söylemekle birlikte bu değeri yaşatan ve devamını sağlayan Adem amca gibi güzel insanlarımızın olduğunu bilmek de bizlere gurur veriyor. Teşekkürler Adem amca.
Siz de bu güzel çalışmalarınızdan dolayı en güzel, içten ve samimi teşekkürü hak eden bir blogcusunuz. Size de çok teşekkür ederiz. Kaleminize, emeğinize, gönlünüze ve yüreğinize sağlıklar dileriz.
Selam ve saygılarımla.
7 yıl orada yaşamama ve defalarca tabelanın önünden geçmeme rağmen bu güzel köye dönüp ziyaret edememiştim. Paylaşımınız sâyesinde gezmiş kadar olduk. :)
YanıtlaSilBazen hayatı kazanmaya çalışırken, hayatı kaçırıyoruz:) Küçük ve 1 saat içinde her yeri görülecek bir köy. Teşekkür ederim:)
SilNe kadar güzel bir köymüş çok sevdim:)
YanıtlaSilYaren leylegin her seferinde Adem amcada konaklaması da ilginçmiş:)
Benim de hoşuma giden bir köy oldu:) Tam 11 senedir devam eden bir süreç ve inşallah daha uzun yıllar sürer:)
SilRamsar sözleşmesini ilk defa duydum hocam. Sayende :) Kimse binmesin diye mi yeşillikler içine gizlemişler sandalı hocam :)
YanıtlaSilHocam geziler sayesinde bende çok şey öğreniyorum:) Tabi ne kadarı faydalı onu bilemem:)
SilYaren Leylek'in hikayesi pek tatlı. Leyleği havada görünce dilek tutun derler, bu köyde yaşayanların sınırsız dilek hakkı olmalı, çok şanslılar :)
YanıtlaSil:))) İşin ilginç yanı, ben göç zamanı tam başlamamış olmasına rağmen, köyde leylek göremedim:)
SilŞöyle bir girip çıktığımız köy. Yağmurluydu hava. Dolaşılacak gibi değildi malesef. Sizin yazınız çok güzel olmuş.
YanıtlaSilTeşekkür ederim:)
SilYaren leylek gerçekten ilginç
YanıtlaSilEvet, ilginç olmaya da devam eder inşallah uzun seneler:)
SilSelam aleyküm blogunuzu takipe aldım sizde bloğumu takip edermisinizhttps://bilgidayi.blogspot.com
YanıtlaSilTeşekkür ederim, ilgimi çekerse neden olmasın:)
SilEskikaraağaç Köyü çok güzelmiş, Leylek Köyü mevzusunu bilmiyordum, canlılara sahip çıkmaları ne güzel. Tanıtım için teşekkürler, emeğinize sağlık. :)
YanıtlaSilBen teşekkür ederim, beğenmenize sevindim:)
SilDoldurulmuş hayvanlar bana da çok kötü hisler veriyor.
YanıtlaSilLeyleği havada görmek için gitmrk lâzım o köye :)
Geçenlerde Abant'ta da benzer bir müze vardı ve cidden rahatsız edici... Arka arkaya benzer müzeleri görmek iyi olmadı hiç:)
SilYaren leylek ile Adem amcanın hikayesini çok sevdim, ne güzel bir bağ kurmuşlar. Fotoğraflar harika yine.
YanıtlaSil