Yerebatan Sarnıcı Müzesi | Hayat40tansonra


Yerebatan Sarnıcı Müzesi

Yerebatan Sarnıcı

Tarihi Yarımada'ya defalarca gitmiş olmama rağmen her ziyaretimde halen ne kadar çok keşfedilecek yer olduğunu yeniden fark ediyorum. Müzeler, camiler, hanlar, hamamlar, kiliseler, renkli sokaklar, restoranlar. Ne ararsanız fazlasıyla var. Bu yazımız Tarihi Yarımada temelli bir yazı olacak. Esas olarak da İstanbul Müzeleri başlığımız altına güzel ve yeni bir yer daha eklemiş olacağız. 

Bundan yaklaşık 26-27 sene önce ilk ve kez ziyaret ettiğim Yerebatan Sarnıcı Müzesi'ni yeniden ama bu sefer restore edilmiş haliyle ve sevdiğim dostlarımla görmek gerçekten çok keyifliydi. 

Yerebatan Sarnıcı

Az önce de bahsettiğim gibi bu yazımın başlığı her ne kadar Yerebatan Sarnıcı olsa da, güneşli bir İstanbul gününde (Ekim 2024), sevdiğim dostlarımla yaptığım bu gezinin diğer kısımlarına da kısa kısa yer vermek istiyorum. Bu İstanbul ziyaretimin esas amacı; sosyal medya vasıtasıyla tanıştığım ve Polonya'dan İstanbul'a gelen sevgili dostlarım, Budkiewicz Ailesi ile yüz yüze tanışmak ve onlarla güzel bir tarihi yarımada turu yapmaktı. Kafamda plan çoktu ama ne yazık ki hepsini bir güne sığdırmak mümkün olmadı. Ne de olsa İstanbul:)

Kısaca planı ve yapabildiklerimizi yazıp, esas konumuza dönelim. Sabah erken saatlerde Arkadaşlarımın kaldığı otelde sabah kahvaltısı ile başlayan günümüzde ilk ziyaret noktamız, birazdan bahsedeceğim Yerebatan Sarnıcı oldu. 

Topkapı Sarayı

Arkasından Topkapı Sarayı ve Aya İrini Kilise Müzesi ikinci ziyaret noktamızdı. Topkapı Sarayı ile ilgili detaylara buradan ulaşabilirsiniz. Topkapı Sarayı her zaman olduğu gibi inanılmaz kalabalıktı. Tabi hafta sonu buralara ziyaret yapacaksanız, bu kalabalıkları da göze almak zorundasınız. 

Aya İrini Kilise Müzesi

Sonrasında ziyaret ettiğimiz Aya İrini aslında tek başına yazı olabilecek bir yer. Ancak bizim ziyaret tarihimizde içeride restorasyon devam ediyordu. Görülecek alanlar çok kısıtlıydı. İşin hoş olmayan tarafı ise; bu restorasyona rağmen kilisenin ziyarete açık olmasıydı. Ayrıca burada müze kart geçerli değil ve ilave para ödemeniz yada Topkapı Sarayı ile kombine tarzda bilet almanız gerekiyor. Demem o ki ilave ödeme yapıyorsunuz ama içeride restorasyon izliyorsunuz:) Bitene kadar gitmemenizi tavsiye ederim.

Bu iki yer, hakkını vererek gezmeniz durumunda tüm gününüzü alacak büyüklükte ve enerjinizi tüketecek seviyede. Biz tam olarak hakkını verememiş olsak ta enerjimizin çoğunu buralarda bıraktık diyebilirim:) 

Sonrasında meşhur Sultan Ahmet Köftecisinde güzel bir yemek molası ve Sultan Ahmet Meydanı ile Cami yeni ziyaret noktalarımız oldu. Yemek konuları ile ilgili yazılarımda pek yorum yapmıyor ve özel olarak yazı yazmıyor olsam da bu mekanı tercih edebilirsiniz. Daha önce birkaç kez tarafımca tecrübe edilmiş ve onaylanmıştır:) Benim gibi yanınızda özellikle yabancı misafirleriniz varsa düşünmeden tercih edebilirsiniz. 

Sultan Ahmet Meydanı:)

Sultan Ahmet Meydanı ile ilgili detaylara buradan ulaşabilirsiniz. Sultan Ahmet Cami yada bilinen diğer adıyla Blue Mosque, daha önce restorasyon nedeniyle göremediğim yerlerden biriydi. Bu sefer şanslıydım ve Arkadaşlarımla ziyaret imkanı bulabildim. 

Sultan Ahmet Cami

Burada tek sıkıntı yaşadığım yada Arkadaşlarıma anlatamadığım konu ise; giriş katında kadın ve erkeklerin namaz kılma alanlarının ayakkabılık ile ayrılması, kadınlara bu ayakkabılıkların arkasında ki alanda yer verilmesiydi. Neden birlikte kılmadıklarını bir mantık çerçevesinde anlatmak belki mümkün olabilir ama ayakkabılıkların arada sınır gibi konulması ve arkaya kadınlar için yer verilmesinin anlatılması benim için kolay bir durum değildi. Arkadaşımın bu manzarayı görünce ilk sorusu, sizde ayakkabılar kadınlardan önce mi geliyor olunca öylece bakakaldım:) Belki bununla ilgili yapısal bir düzenleme yapılabilir diye düşündüm açıkçası. Burası ile ilgili son olarak aklımda kalan; Meydanda ki lüks trafik polisi ve yerli marka turizm polis araçları da dikkat çekici olmasıydı:)

Aya Sofya

Sultan Ahmet sonrası rotamız  Aya Sofya. Ama yolda giderken araya Sultan Ahmet Türbesini de ekledik:) Türbe görmek bizim için tanıdık ama yabancılar için yeni ve değişik bir tecrübe:) 

Sultan Ahmet Türbesi

Unutmadan gezi günümüz cumartesiydi, yani hafta sonu ve bu bölgenin en kalabalık olduğu günlerden biri diyebiliriz. Ama yine de şanslıydık ve neredeyse hiç bir yerde uzun kuyruklara takılmadık. Hep bizden sonra uzun kuyruklar oluştu:) Büyük ihtimalle geziye erken saatlerde başlamamızın da bunda etkisi olmuştur. 

Sadece zaman sıkıntısından dolayı Aya Sofya'yı görme şansımız olmadı. Çünkü Camiden tekrar müzeye çevirilince giriş sistemi turistik amaçlı gelen ziyaretçiler için değişmiş ve onlar için giriş saati kısıtlanmış. Müslümanlar için ziyaret esaslı değil ibadet esaslı zamanlar geçerli olduğu için yatsı namazına kadar giriş mümkün. Uzun lafın kısası dostlarımla birlikte ziyaret etme imkanımız olmadı ve göremedik. Neyse ki onlar pazar günü ziyaret edebildiler ve bende görmüş olmalarından dolayı rahatladım. Başarısız Aya Sofya girişimi sonrası kahve, yeniden yemek ve tatlı/çay sonrası günümüzü sonlandırdık:) Ve mutlu bir şekilde ikametlerimize geri döndük. 

Akşam Kahvesi

Yer sayısı az gibi görünse de hakkını kısmen vererek gezmeye kalktığınızda anca bu kadar olabiliyor. Hatta uzun kuyruklara takılmadığımız için son derece başarılı bir plan bile diyebiliriz.

Gelelim asıl yazı konumuz olan Yerebatan Sarnıcına:) Önce hisler, sonra veriler ile anlatmaya çalışalım nasıl bir yer olduğunu.

Yerebatan Sarnıcı gerçekten ilginç bir yer. Görmemiş olanlar için, eğer bu kadar reklamı yapılmasa, bir kültür mirası olarak anlatılmasa, "altı üstü su depolamak ve kullanmak için yapılmış bir yer" izlenimi uyandırıyor. Gerçekten de esas amacı düşünüldüğünde böyle bir yer. Saraydan, kiliseden yada başka bir yapıdan bozma değil. Sadece bu amaçla yapılmış bir yapı. 

Yerebatan Sarnıcı

İstanbul'un yer altı ve üstü kaynaklarından, su şebekelerinden gelen sular burada depolanıyor. Sonrasında da saray ve çevresinde ki yapıların, şehrin ihtiyacı için kullanılıyor. Bu kadar basit görünüyor:) Ama gelin görün ki pek öyle değil. İçeriye girdiğiniz zaman sizi bambaşka bir atmosfer karşılıyor. Bu durumun şu an müze olmasıyla da açıkçası pek alakası yok. Bu koca su deposunu ayakta tutmak için onlarca sütun kullanılmış ve bir çoğu harika bezeme ve süslemelere sahip. Ayrıca o zaman konulmuş medusa başlı bloklar var. Bir su deposu için neden böyle bir şey tercih edildiğini de açıkçası bilmiyorum:) Su deposu olarak inşa edilmiş ama bu kadar özenli yapılmış sütunlar ve Medusa başları kafa karıştırıyor. Muhtemelen zamanında orada yaşayanları da şaşırtmış olmalı ki burası halk arasında Yerebatan Sarayı olarak anılıyormuş. İçerisinde balık tutulduğu, sandalla gezildiği ve yüzüldüğünü yazan kaynaklar da var:)

Ters Duran Medusa Başı

Bundan yüzyıllar önce İstanbul'un su ağı mükemmelliği inanın apayrı bir yazı konusu, o yüzden o kısma hiç girmiyorum:) Birazda tarih ve teknik bilgiler ile müzeye giriş şartlarından bahsedip yazıyı sonlandıralım.

Sarnıç 527-565 tarihleri arasında Doğu Roma İmparatoru I. Justinianus tarafından yaptırılıyor. Zaten bu bölgedeki tarihi değeri olan hemen her şey bu imparator tarafından yaptırılmış. Daha önceden bu sarnıcın üstünde Stoa Bazilikası (Kilise) varmış ve buraya Bazilika Sarnıcı dendiği de oluyormuş. 10 bin metre kare alanda, 140 metreye, 70 metre ve 80 bin ton su kapasitesi ile şehrin en büyük kapalı sarnıcı olma özelliğine sahip. Sarnıçta her biri 9 metre uzunluğunda 336 adet sütun bulunuyor. Toplamda 12 sıra, 28 sütundan oluşan yapıda her bir sütun arası 4.8 metre olarak yapılmış. 

Yerebatan Sarnıcı

İstanbul'un fethi sonrasında bir süre daha sarnıç olarak kullanılmaya devam ediyor. Ancak daha sonra Osmanlılar kendi su yollarını, sistemlerini inşa edince kullanımı sonlandırılıyor. Yıllar içerisinde farklı zamanlarda onarımlar görüyor ve sembolik bir yer olarak kalmaya devam ediyor. Sanırım Sultan Abdülhamit zamanında sarnıcın bir kısmı kapattırılıyor ve bugün sütunlardan 36 tanesi görülmüyor. 1985-87 yılları arasında İBB tarafından yapılan detaylı restorasyon sonrasında halkın ziyaretine açılarak, birbirinden farklı ve güzel etkinliklere de ev sahipliği yapmaya başlıyor. Uzun aradan sonra yine İBB tarafından detaylı bir restorasyon daha görerek, 2022 yılında yeni müzecilik anlayışı ile yine, yeniden halkın ziyaretine açılıyor. Bugüne kadar önemli ziyaretçilere, sergilere, etkinliklere ev sahipliği yapmış olsa da, sanırım en bilineni BOND filmi serilerinden birine ev sahibi olması. Ayrıca Dan Brown'un Cehennem isimli romanında da geçiyor. Bu roman için özel bir filmde yapılmış ama sarnıcın tarihi dokusuna zarar verme korkusu ile farklı bir ülkede bire bir film platosu inşa edilerek sarnıcın geçtiği sahneler orada çekilmiş.  

Gelelim giriş şartlarına:) Haftanın her günü saat 09.00-23.50 saatlerinde ziyarete açık. Gece veya gündüz ziyaret etmek arasında bir fark yok, zaten yerin altında:) Sadece devam eden bir sergi yada etkinliğe denk getirseniz, görsel olarak daha fazla keyif alabilirsiniz. 

Müze kart geçerli değil ve giriş saatine göre ücretler farklılık gösteriyor. Saat 09.00-18.30 arasında yerli ziyaretçiler için 200 TL., yabancı ziyaretçiler için 1200 TL ve öğrenciler için 50 TL. giriş ücreti var. 19.30-23.50 saatleri arasında ise; yerli ziyaretçiler için 350 TL., yabancı ziyaretçiler için 1400 TL., öğrenciler için 150 TL. giriş ücreti vermeniz gerekiyor.

Son olarak görmeye değer mi? Evet bence 200 TL. vererek girmeye değecek bir müze. Üstelik alakasız bir yerde de değil. Buradan çıktığınızda saatlerce gezmeye devam edebileceğiniz onlarca müze ve mekan sizleri bekliyor olacak:) 

Kısa ama bu gezi gününü benim için anlamlı ve eğlenceli kılan, tanışmış olmaktan ve görüşüyor olmaktan büyük  keyif aldığım Budkiewicz Ailesine de ayrıca teşekkür ederim. 

Yorum Gönder

15 Yorumlar

  1. oo seni görmek ne kadar güzel :) Yıllar önce gitmiştim buraya çok beğenmiştim. Közde Türk kahvesi de nefis görünüyor, emeğine sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağol Simya:) Fırsat buldukça yazamaya, anlatmaya çalışıyorum. Keyifli bir gündü baştan sona:)

      Sil
  2. Merhabalar Sezgin Bey.
    Çok güzel bir Yerebatan Sarnıcı Müzesi gezisiyle müşerref olduk. Sayın hocam, elinize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim. Sizin paylaşımlarınız sayesinde ülkemizdeki zenginlikler, güzellikler ve değerler ile ilgili çok şeyler gördük, öğrendik ve inceledik. Yerebatan Sarnıcı ismini duymayan ve bilmeyen yoktur. Ama uzun süreli bir İstanbul seyahati mümkün olanlar gezip görebiliyorlar. Yoksa, öyle özel durumlar için İstanbul'a gidip gelmeler ile olacak şeyler değil.

    Benim en çok kiliseler ve mabetler ilgimi çekiyor. Paylaşımınızda Aya İrini kilisesinin iç görünümü gördüm. Daha fotoğrafa bakar bakmaz, zaman tüneli içinde, kendimi o çağlarda kilisenin içinde kendime göre hayal ettiğim yaşanmışlıkları ile birlikte buluyorum. Kilisenin içindeki o taşların dili olsa da konuşsalar ve ben de dinlesem.
    Bu güzel paylaşım için teşekkür ederim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey,

      Aya İrini ile ilgili cümleleriniz ne kadar güzel ve etkileyici, çok memnun oldum. İbadethaneler benim de ilgi alanımda. Hem tarihin tanıkları, hem de aynı zamanda sanırım kültürlerin (kültürler belki de dinlerden oluştu ama o zamanların kültürünü yansıtmak adına da harika yerler).

      Sadece İstanbul için değil, nereye giderseniz gidin, akraba ziyareti veya iş ziyareti değilse, o şehrin tadını çıkarmak, keşfetmek mümkün olmuyor. Bende elimden geldiğince rehberlik yapmaya çalışıyorum. Saygılarımla.

      Sil
  3. Yerebatan Sarnıcı'nı merak ederdin, görme fırsatım olmadı. :) İstanbul'da adım attığın yer paralı bir de maalesef, Konya'da ne güzel çoğu yer bedava. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İstanbul gezip görme anlamında harika ama dediğiniz gibi adım atmak bile paralı ve pahalı:) İnşallah Konya'yı da görmek nasip olur. Uzun zamandır aklımda olan güzel şehirlerimizden.

      Sil
  4. Hello Sezgin. I'm glad you described the Cistern. As you can see, I still don't remember its Turkish name well :) but I'll learn it before I see it myself 😄. Yerebatan? See ? I'm trying. It intrigued me very much. Such an unusual place. Churches and mosques can be seen more often. Such a building rather not. As far as I know. Regards and it was nice to read your blog again.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Thank you so much Ela :) I hope you can visit as soon as possible:)

      Sil
  5. Vay Sezgin abi yeniden buralardasın... :)
    Çok sevindim hoşgeldin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Kardeşim, sağ olasın:)

      Sil
    2. Rica ederim abi yazılarını takipteyim :)

      Sil
  6. Hocam sen nerelerdesin :) Hoş geldin :) Zaten yerin altında :) Sabah ve akşam fiyatları niye değişiyor. Sanki akşam için farklı bir şey mi yapıyorlar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ olasın Hocam:) Geziler eskisi kadar sık değil, yazmaya değer olanlarla yola devam etmeye çalışıyorum:)

      Sil
  7. Bu şahane anlatımlı paylaşımınızla hoş geldiniz Sezgin Bey.
    Tarihi Yarımada, İstanbul'un olduğu kadar ülkemizin de en en muazzam tarihi dokuya sahip yerlerinden biridir.
    Ben yıllardır geziyorum yarımadayı, mümkün değil bitiremedim daha. Siz yine de misafirlerinizle birlikte bir gün içinde çok iyi gezmişsiniz.
    Yerebatan Sarnıcı, insanı büyüleyen müthiş atmosfere sahiptir. Kapıdan ilk girdiğimdeki şaşkınlığı üzerimden atmamın epey uzun sürdüğünü çok net hatırlıyorum. Öyle fotoğrafa bakmak gibi olmuyor. Gidip çıplak gözlerle görmek, tarihi dokuyu hissetmek bambaşka bir olaydır bence. :)
    Yalnız giriş fiyatları acayip yükselmiş. Yerel halk ile yabancılardan alınan aradaki fiyat farkı hiç adil gelmedi bana. En azından müze gezilerini özendirmek adına öğrencilerden alınmasa para, daha iyi olur kanımca. Zira öğrenciler mecburen üç kuruşun hesabını yapar duruma geldi.
    Fotoğraflar enfes görünüyor. Ellerinize, ayaklarınıza sağlık olsun.
    Çok kıymetli paylaşımınıza teşekkür ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ya, bir ara geze geze İstanbul'u bitiririm sandım:) Ama imkansız bir hayal peşine düşmüşüm farkına varmadan:)) Yabancılardan alınan fiyat farkı gerçekten iç acıtan bir durum. Misafirlerimle beraber giriş yaptık, her ne kadar ben ödemiş olsam da hoş değil yaşadığınız hissiyat. İnanın parası çok mühim değil ama hoş bir yaklaşım değil diye düşünüyorum:(

      Güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim:) Saygılarımla.

      Sil