Galata Mevlevihanesi Müze Rehberi

Galata Mevlevihanesi Ana Giriş

İstanbul müze ziyaretlerimizde, yeni bir müze ama aslında bir süreliğine de son müze yazısı ile birlikteyiz:) Ramazan sonrası fırsat buldukça müze ziyaretlerime kaldığım yerden devam edeceğim ama Ramazan süresince kısa bir mola:)

Aslına bakarsanız arka arkaya yazılarını yayınladığım bu müzelerin hepsini aynı gün gezdim. Hatta yarım günden daha az vaktimi aldı desem yeridir:) Ve araya başka yazı eklemeden arka arkaya yayınlama sebebim arayı açmadan hepsini güncel bilgileriyle yayınlama isteğim oldu. Hepsini tek yazıda yayınlayınca hem çok uzun oluyor, hem de ne yazık ki pek okunmuyor:)

Son müze ziyaretimde, gezerken çok fazla keyif almadığım, sonrasında yazarken de biraz zorlandığım, yaptığım daha detaylı araştırmalar sonrasında neden resmi bir müze olduğunu çok da fazla anlayamadığım bir mekanı, bu yazıda sizlere anlatmaya çalışacağım. Galata Mevlevihanesi Müzesi. 

Gelin önce kısa tanımlarla başlayalım. Mevlevihane; TDK'ya göre mevlevi tekkesi olarak tanımlanıyor. Peki Mevlevilik nedir? Ben konunun uzmanı değilim ve açıkçası ilgi alanıma da girmiyor. Bu yüzden kaynak göstererek, en kısa ve yalın tanımı buraya yazıp, asıl konuya geçeceğim. 
  1. Mevlana Celalettin Rumi’nin oğlu Sultan Velet tarafından, Mevlana’nın ölümünden sonra, XIII. yüzyılda Konya’da kurulan, temeli Mevlana’nın görüşlerine dayanan Sünni bir tarikat. Evreni Tanrı’nın bir belirişi sayan, varlık birliği ilkesini benimseyen, insanı evrenin özü olarak gören, müzikli, rakslı törenlerle Tanrı’ya ulaşmayı amaçlayan Mevlevilik, bugüne değin gelmiş bir tarikattır.

Bu bilgi, detaya girmeden hemen her kaynakta aynı şekilde yer alıyor. Mevlana'nın ölümünden sonra kurulduğu ve onun öğretileri üzerine bir tarikat olduğu bilgisi.

Sema Alanı Ana Giriş Kapısı

Müze; İstiklal Caddesinden güneye doğru indiğinizde, caddenin bittiği yerde konumlanmış. Detaylı konum bilgisine buradan ulaşabilirsiniz. Pazartesi günleri hariç, her gün 09.00-18.30 saatleri arasında ziyarete açık. Kültür ve Turizm Bakanlığı bağlısı müze olduğu için müze kart geçerli. Eğer kartınız yoksa 25 TL. giriş ücreti var.

Müzeyi ana bina ile birlikte 3 bölüm olarak kabul edebiliriz.

Müze Binası

Müzeye giriş yapılan kat, alt kat olarak kabul ediliyor ve bu alan odalara bölünmüş. Burada dervişleri temsilen balmumu heykeller ve tasavvuf anlatılmaya çalışılmış. Ayrıca bu katta tarikat eşyaları, Mevlevihane'nin tarihi ve bazı sanat eserleri sergileniyor. 

Derviş Odası

Buradan yukarı dar tahta merdivenlerden çıktığınızda ise; asıl giriş katına, yani sema alanına geliyorsunuz. Burada pazar günleri ve aralık ayının bazı günleri Şeb-i Arus törenleri yapılıyormuş. Boş bir alan ve çevresinde izleyiciler için sandalyeler var. 

Sema Alanı

Üst kat dediğimiz alan ise biraz daha gezmesi keyifli olan kısım. Burada eskiden kullanılan müzik aletleri ve hat sanatı levhaları bulunuyor. Ayrıca buradan da sema alanı izlenebiliyor. Dediğim gibi bu alanı gezmekten daha fazla keyif alabilirsiniz.

Üst Kat Müzik Aletleri

Bina dışında ikinci gezi alanı ise; müze ana binasına gidene kadar kullanacağınız açık alan. Aslında bu zaten müzeye giriş için mecburen takip edeceğiniz yol:) Tabi bu güzergahta en çok göze çarpan hemen girişte ki tarihi çeşme ve bina etrafına yapılmış oturma alanları. Hem sessiz, hemde sakin bir ortamda dinlenmek için güzel. Gerçi ufak da olsa bir kafeterya yapsalarmış daha güzel olurdu:)

Tarihi Çeşme

Son alan ise giriş yapamadığınız, türbelerin olduğu mezarlık tarzı olan yer. Gerçi ben oradayken bir okul grubu geldi ve çocukların o alana topluca geçmesine izin verdiler. Onlar çıktıktan sonra ise giriş kapısı tekrar kilitlendi. Belki grup olarak geldikleri için serbest bırakılmıştır. Burada tekkeye şeyhlik yapmış 2 şahsa ait türbe ve hizmet etmiş insanlara ait  birçok mezar taşı bulunuyor.

Çok kısa ve detaya girmeden biraz da tarihi bilgi:) Mevlevihanenin bulunduğu alan, Sultan II. Beyazıd tarafından, o dönemde bostancıbaşı ve beylerbeyi olarak görev yapan İskender Paşa'ya tahsis ediliyor. Paşa da ilk başta buraya kendi için bir av köşkü inşa ettiriyor. Ancak sonrasında istek üzerine (çok uzun ve bilgi anlamında bizlere katkı sağlamayacak konular) burada bir mevlevihane inşa ettiriyor. Bir dönem kısmen medrese gibi hizmet verse de, 1925 yılına kadar bir şekilde tarikatların elinde faaliyet gösteriyor.

Dışarıda ki dinlenme alanı

Bu tarihten sonra ise "Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile bir takım unvanların men ve ilgasına dair kanun" ile faaliyetlerine son veriliyor. Mevlevihane kapatıldıktan sonra, ilkokul, halkevi, karakol, memur lojmanı gibi birçok maksatla kullanılmaya devam etmiş. Ama tüm bu farklı kullanım maksatlarının olduğu dönemlerde de özellikle sivil toplum kuruluşları tarafından buranın müze olması yönünde girişimlerde bulunulmuş. Ve devlet yardımı olmadan bir takım restorasyon işlemleri yaptırılmış. 

1960'lı yıllardan sonra Devlet tarafından konuya el atılarak müze olması yönünde faaliyetler başlıyor. Sene 1975'i gösterdiğinde ise yapılan restorasyonlar sonrasında Divan Edebiyatı Müzesi olarak halkın hizmetine açılıyor. 2009 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığına devredilen müze, yapılan kapsamlı restorasyon faaliyeti sonrasında bu sefer Galata Mevlevihanesi Müzesi olarak yeniden hizmete giriyor. 

Müze ile ilgili yine özel bir tavsiyem yok. Bu konulara ilgisi olan arkadaşların, ziyaretlerini sema günlerine denk getirip gitmeleri halinde gezileri daha keyifli hale gelebilir.

İçeride fotoğrafçılık adına da özel bir şey yok. Bölgenin merkezi olması nedeniyle ziyaret noktası çok fazla ve gün için başka yerler de planlamakta fayda var.

Bu yazı içinde bir bonus ziyaret noktasının birkaç fotoğrafını koyup, yazıyı sonlandırıyorum:)

Santa Maria Draperis Kilisesi

İstiklal Caddesinden Galata Mevlevihane'sine ilerlerken, solunuzda kalacak olan Santa Maria Draperis Kilisesi; 1584 yılında yapılan ve bugün halen faal olan en eski İstanbul Kiliselerinden birisi. Dışarıdan çok kolay görülmüyor. Çünkü kilise sizin yürüdüğünüz yolun epey altında kalıyor:) 

Kilise içinden bir kare

Yol üzerinde olduğu için burası da ziyaret edilip, gezilebilecek yerlerden biri:) Böylelikle bir müze yazısının daha sonuna gelmiş olduk:) Müzeler gezmekle bitecek gibi değil ama fırsat buldukça ziyaretlerime devam edip, sizlerle paylaşacağım.

Vakit ayırıp okuduğunuz için şimdiden teşekkür ederim. 

Ayrıca diğer İstanbul Müzeleri yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.