Alibey Adası | Cunda Gezi Rehberi

Alibey Adası Tarihi Yel Değirmeni

Genel: 

Alibey yada daha çok bilinen ve kullanımı tercih edilen adı ile Cunda Adası, bugünkü gezi yazımızın kahramanı:) Tatil için seçtiğimiz 3 noktadan ikincisi olan Alibey Adası'nın gezilecek yerlerini anlatmadan önce kısaca tarihinden bahsetmek istiyorum.

Alibey Adası Balıkesir'in Ayvalık İlçesine bağlı 22 adet irili ufaklı adanın en büyüğü ve aynı zamanda yerleşim olan tek adası. Ayrıca Ege'de ki 4üncü büyük adamız. Bölge ismi, tarih içerisinde Ekatonisos (Apollon), Moshonis (Kokulu Ada) ve Cunda olarak anıldıktan sonra Kurtuluş Savaşı esnasında Yunanlılara karşı ilk silahlı mücadeleyi veren birliğimizin Komutanı Yarbay Ali Çetinkaya'dan dolayı Alibey ismini alıyor. Ancak halen birçoğumuz tarafından Cunda ismi kullanılmaya devam ediyor. Sanırım daha havalı geldiği için bu isim tercih ediliyor:)

Alibey Adası

Her ne kadar güzel koku yayan bitkilerden kaynaklı Moshonis isminin kullanıldığı iddia ediliyor olsa da, bir diğer iddia da ismini Moshos isimli bir korsandan da almış olabileceği. İkincisi bana daha mantıklı geldi. Çünkü gerçekten de ada/ adalar topluluğu çok güzel kokular yayan bitkiler ile çevrili değil:) 

Alibey Adası şirin mi şirin, gezmesi gerçekten de çok keyifli bir yer. Ancak birçok yerde yazdığı gibi cennetten bir köşe mi yoksa en fazla 2 gün kalınıp dönülecek bir yer mi? Benim şahsi fikrim, eğer o bölgede yazlığınız yoksa en fazla 2 gün kalınacak bir yer:) Ancak yine de siz buna yazıdan sonra karar verin:))

Ulaşım:

Adaya mesafe, İzmit Merkezden yaklaşık olarak 400 km. Bununla ilgili verebileceğim en önemli tavsiye, İstanbul'dan da gelecek olsanız, eğer Balıkesir'e kadar olan kısımda otoyol kullanırsanız ciddi vakit kazanıyorsunuz. Ve bilenler vardır, özellikle Yalova'dan Bursa çıkışına kadar ücretsiz yollar pek iyi değil. Ve yavaş yavaş da kaderine terk ediliyor gibi... Ancak otoyol kullanmanız durumunda önceden ücret hesaplama sitesine girip bakmanızı tavsiye ederim. Çıkan rakamlar rahatsızlık verebilir:)  

Çok belli olmasada ileride Cunda Köprüsü var:)

Adaya ulaşımda öncelikle Ayvalık'tan Dolap Adası için Cunda Köprüsünü, daha sonra Dolap Ada'sından Alibey Ada'sına, Türkiye'nin ilk boğaz köprüsünü geçmeniz gerekiyor:) Bu köprünün her iki yakasında da böyle bir tabelaya rastlıyorsunuz. Sebebi ise İstanbul Boğaz Köprüsünden 9 yıl önce yapılmış olması:) Biraz kısa ve dar bir köprü ama hizmeti gerçekten büyük:) Adadan diğer adalara kara yolu için geçiş yok. Sadece kuzey-batıdaki Maden Adasına derinlikler uygun olduğu için yürüyerek geçilebiliyor:)

Türkiye'nin İlk Boğaz Köprüsü:)

Ada Merkezinde konaklamıyorsanız herhangi bir park problemi yok. Ancak gezme yada akşam yemeği için sahile, çarşıya inecekseniz otopark kullanmak zorundasınız. Ücretler bir birine yakın ve 20-25 TL. arasında değişiyor. Sadece aklınızda olması gereken geç saatte sahile inerseniz, yürüyerek gidilen yerler için en yakın otoparklarda yer bulmanız zor olabilir. Ara sokaklara araba ile girmemeniz gerektiğini ilerleyen bölümlerde ayrıca yazacağım.

Keşfet:

Alibey Adası Çarşı

Öncelikle Ada'nın en işlek, ziyaretçi çeken yeri ile, yani çarşısı ile başlayalım isterseniz. Ki burası gezme anlamında tek yer diyebiliriz. Zaten Ada'da amacınız deniz tatili değilse en güzel yerlerini yarım günde gezip, akşamına güzel bir yemek sonrası evinize dönerseniz çok bir şey kaybetmezsiniz diye düşünüyorum:) Yazımın başında da dediğim gibi burada yazlığınız yoksa, denizi çok daha güzel yerlere gidebilirsiniz. Burayı ise en fazla haftasonu değişiklik olsun diye gelip görebilirsiniz..

Alibey Adası Çarşı:

Alibey Adası Kordon ve Kalabalık:)

Güzel bir kordon, inanılmaz fazla sayıda restoran, kafe ve taş evler arası ilgi çeken sokaklar:) Tabi tahminler ötesi de bir kalabalık... Ada'nın dikkatimi çeken en önemli özelliklerden biri bar, disko tarzı eğlence yerlerinin olmamasıydı. Belki de ben vardı görmedim:) Eğlence var ama tamamen yeme-içme esnasında muhabbet ile eğlenme diyebiliriz:) Yoksa hemen her tatil yöresinde olduğu gibi bir barlar sokağı vs. burada yok. Alaçatı'yı çok andıran bir havası var.

Alibey Adası Çarşı

Mübadele dönemine kadar nüfusunun tamamı Rumlardan oluşan ada, mübadele sonrasında Girit ve Midilli'den gelen Müslüman nüfus ile yer değiştirmiş. Ama haliyle ada yaşam kültürünü, yeme-içme kültürünü korumaya devam etmiş. Aynı zamanda buradaki evlerin nerdeyse tamamına yakını da Rumlardan kalan taş evler.

Taş Evler

Sahilde ne yaparız derseniz, gözünüze kestirdiğiniz bir restoranda güzel bir akşam yemeği yiyip, kordonda yürüyüş yapabilir, meşhur Taş Kahve'de kahve/çay içebilirsiniz. Arkasından el emeği ile yapılan ürünlerin satıldığı çarşıda uzun geziler, eşe dosta hediyelik eşya alışverişi yapabilirsiniz. Yemekte tatlı yemediyseniz yine meşhur Karadeniz Pastanesi'nden sakızlı kurabiye yada diğer unlu mamulleri deneyebilirsiniz:)

Meşhur Karadeniz Pastanesi

Çarşıda eğer gündüz vakti bulunma durumunuz olursa size en büyük tavsiyem araba ile kesinlikle ara sokaklara girmemeniz ve Google Maps kullanmamanız. Ara sokaklar araç trafiğine açık ama taştan, çok dar ve dikkatli olmazsanız aracınıza ciddi zarar verebilir.

Hediyelik Eşya Dükkanları

Tarihi Yel Değirmenleri, Aşıklar Tepesi, Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı, Panaya Kilisesi:

Tarihi Yel Değirmeni

Bu kadar çok yeri neden aynı başlıkta topladın diye aklınıza gelmiş olabilir:) Hemen cevaplayayım, çünkü hepsi aynı yerde:)) Gezi öncesi yaptığım araştırmalarda hepsinin ayrı ayrı yerler olduğu düşüncesine kapılmış olsamda, dediğim gibi hepsi aynı yerde yada iç içe geçmiş yerler:)

Bölgede benim gördüğüm 3 adet Tarihi Yel Değirmeni mevcut. Ancak bunlardan sadece biri restore edilmiş ve gezi için açılmış. 

Tarihi Yel Değirmeni

Diğer iki yel değirmeninden biri tamamen atıl durumda ve Aşıklar Tepesinin hemen karşısında, kısmen yürüme mesafesinde. Google Maps'te tanımlı bir adresi yok ama Aşıklar Tepesinden rahatça görünüyor. Çok sıcak olmayan bir havada oraya yürüyüş yapabilir ve güzel manzara fotoğrafları çekebilirsiniz. İkincisi ise merkeze yakın bir yerde. Eğer Google Maps'e "Harabe Değirmen Cunda" yazarsanız sizi doğru adrese yönlendirecektir. Ancak burası şu an faal olmayan bir işletme. Kahvaltı vs. hizmeti yanında zeytinyağı gibi ürünlerin satıldığı bir yer.

Tarihi Yel Değirmeni

Gelelim asıl tarihi yel değirmenine. Burası aslında ülkemizin en eski kiliselerinden biri, Agios Yannis Kilisesi olarak biliniyor. Ve çok uzun yıllarda bu maksatla hizmet vermiş. Ancak bir takım doğal afetler sonrası uzun süre atıl kalıyor. 1997 yılında ise Rahmi Koç tarafından restorasyonu yaptırılıp, kilise ve kütüphane müzesi olarak hizmet vermeye başlıyor. İçeride aynı zamanda güzel bir de kafeteryası var.

Kilise-Kütüphane Müze

Kilise aktif olarak kullanılmadığı zamanlarda kitaplık olarak kullanılmış ve içerisinde Coco-Cola CEO'su Muhtar Kent'in babasına ait 1300'den fazla kitap varmış. Bunlar müzeye bağışlandıktan sonra, Muhtar Kent'in anne-babasının ismi de bu kütüphaneye verilmiş. 

Velhasıl tarihi yel değirmeni denilen yerde kütüphane ve kilise aynı bina içerisinde, bitişiğinde yel değirmeni, önlerinde kafeterya bulunuyor. Aynı zamanda burası 360 derecelik manzarası nedeniyle Aşıklar Tepesi olarak da geçiyor:)

Müze

Buraya giriş ücretsiz ve haftanın her günü saat 19.00'a kadar açık. Yazları kapanış saati daha geç olabilir.

Buranın hemen 30 metre aşağısında ise harabe bir kilise daha var. İsmi Panaya Kilisesi ancak herhangi bir restorasyon yapılmamış. Daha çok çevrede oturanlar tarafından otopark olarak kullanılıyor. Zaten 3 duvarı dışında ayakta kalan bir şeyi yok..

Panaya Kilisesi

Buraya araba ile çıkışta da dikkat etmek lazım. Çarşıda olduğu gibi yollar taş ve sıkıntılı. Ana yol ile mesafesi biraz var, yani yürümek için biraz uzak ve bu yüzden tercih size kalmış:) 

Taksiyarhis Kilisesi (Rahmi Koç Müzesi):

Rahmi Koç Müzesi

1873 yılında inşa edilen kilise, Cebrail ve Mikail Meleklerine atfen yapılmış ve ismi bu anlama geliyormuş. 1928 yılına kadar kilise olarak kullanıldıktan sonra minaresiz camiye çevrilmiş ve 1944 yılına kadar da bu maksatla kullanılmış. Ancak yaşanan bir deprem sonrası terkedilmiş ve kaderine bırakılmış. 2014 yılında ise Rahmi Koç tarafından restorasyonu yaptırılarak müzeye çevrilmiş.  

Müze Giriş

Burada dikkat edilmesi gereken husus şu; aynı ismi taşıyan bir de anıt müze var ve orası Ayvalık'ta. İkisi farklı yerler. Ayvalık'ta olan yer ile buranın mesafesi sadece 10 km. civarında. Burası da aslında çok özel bir yer. Bu kilise Ayvalık'ın ilk kilisesi. Kurtuluş Savaşı sonrasında tekel deposu olarak kullanılmış ve 2012 yılından itibaren Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı bir müze olarak hizmet vermeye başlamış. 10 TL. giriş ücreti olan müze, pazartesi hariç haftanın her günü 09.00-19.00 saatleri arasında açık.

Rahmi Koç Müzesi

Rahmi Koç müzesi ise pazartesi günleri hariç her gün 10.00-19.00 saatleri arasında açık. Giriş ücreti ise 5 TL. Buraya ulaşım için ise benim en önemli tavsiyem, kesinlikle arabanız ile müzeye kadar gitmemeniz. Anayol üzerinde bir otoparka aracınızı bırakıp yürümek en mantıklısı. Çünkü müze ziyaretinden sonra ana yola çıkmak gerçekten çok zor. Yollar daha önce de dediğim gibi çok taşlı ve dar. Aracınıza zarar verebilirsiniz.

Rahmi Koç Müzesi

Anelemmatik Güneş Saati:

Çarşının sahil kesiminde kalan bu saat, gerçekten ilgi çekici. 2004 yılında bölgenin sevilen isimlerinden birinin vefatı üzerine Ayvalık Belediyesi tarafından yaptırılmış. Diğer güneş saatlerinde farkı ise gösterge olarak insan gölgesinin kullanılıyor olması. Dediğim gibi ilgi çekici ve oraya kadar gitmişken görülecek bir yer.

Anelemmatik Güneş Saati

Bunlar benim kısıtlı zamanda ziyaret ettiğim yerler ve burada asıl görmeniz gereken yerler. Bunlara ilave bir kaç yer daha yazıp, kısaca plajlarından bahsedeceğim ve tavsiyeler ile yazımı sonlandıracağım.

Cunda Despot Evi:

Ayvalık ve Cunda'nın en önemli simge yapılarından birisi olarak kabul ediliyor. Despot isminde ki bir din adamının, doğum yeri olan Cunda'ya gelerek 1862'de bu binayı yaptırması ile başlıyor hikaye. 1877 yılında Osmanlı himayesi sonrası önce Hükümet Konağı, sonrasında ilkokul ve öksüzler yurdu olarak kullanılmaya başlıyor. Daha sonrasında 1990'lara kadar birçok Yeşilçam filminde kullanılan ev, sonrasında metruk hale geliyor. 2015 yılında yapılan restorasyon sonrası özel bir işletme tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan kiralanarak otel olarak hizmet vermeye başlıyor.

Ayışığı Manastırı:


1800'lü yılların başında yapıldığı tahmin edilen manastır, daha sonradan zeytin üreticisi Fahrettin Bey'e verilmiş ve onun yaşadığı sürede yazlık olarak kullanıldığından bakımlı bir şekilde muhafaza edilmiş. Ancak onun vefatı sonrası defineciler tarafından tahrip edilmiş. Daha sonraki yıllarda Sabancı Ailesi tarafından satın alınmış ve restore edilmiş. Özel mülk olmasına rağmen müze olarak da halka hizmet veriyor.  Yanlış bilmiyorsam sadece salı-çarşamba günleri 10.00-15.00 saatleri arası ziyarete açık ve 10 TL. giriş ücreti var. Yollarının çok iyi olmadığı söyleniyor, dikkat etmekte fayda var. 

Rahibe Okulu:


Burası da başka bir özel mülk ve burayı gezme imkanınız yok. Sadece tekne turu ile denizden görüp, fotoğraflayabileceğiniz bir tarihi yapı.

Gezilecek yerler ile ilgili olarak Rami Koç Müzesini anlatırken yazdığım Taksiyarhis Anıt Müzesi'nin hemen yanında bulunan Çınarlı Camide görülmesi gereken yerlerden birisi. Burası ve Anıt Müze için bölgede ki otoparkları kullanmakta fayda var. Burada da sokaklar çok dar ve arabanızı bırakabileceğiniz başka müsait alan yok:)

Aya Yorgi Beach Club

Gelelim plajlara:) Biz burada Aya Yorgi Beach Club isimli ve kesinlikle tavsiye etmeyeceğim bir yerde kaldık. İnternet üzerinden araştırma yaparken, denize sıfır bir tesis olsun ve böylece her gün elimizde çantalarla plajlara gidip gelmeyelim mantığında olduk. Ancak hata yapmışız:)) Tavsiyem adanın ruhuna yakışır bir taş evde konaklamanız ve eğer denize girme isteğiniz varsa ada çevresinde ki sayısız plajı aracınız ile keşfetmeniz:) 

Plaj

Yeme-içme ile ilgili de birkaç husus yazıp, tavsiyelere geçiyorum:) Biz ilk akşam "Cunda Uno" isimli restoranı tercih ettik. Her yerde olduğu gibi burada da eğer rezervasyon yaptırmadıysanız kapıda kalma, bekleme ihtimaliniz yüksek. Biz belki biraz erken gittiğimiz için yer bulabildik. Lezzetlerinden memnun kaldık ama damak tadınıza, yemek kültürünüze göre başka yerlerde tercih edebilirsiniz. Burası haricinde ki yerlerin tamamına yakını balık ve meze kültürüne dayalı yerler. Ve benzeri yerlerin tamamında fiyatlar birbirine yakın. Alkol almasanız bile ucuz olmadığını bilmenizde fayda var. İkinci ve son akşamı ise, sahilde "Cunda Adalı Tost & Balık" isimli yerde Ayvalık tostu ile geçiştirdik. Burası da tavsiye edebileceğim güzel bir yer. Yazımın başında da yazdığım gibi Taş Kahve ve Cunda Karadeniz Pastanesi'ni de denemeyi unutmayın.

Tavsiyeler:

Bizim Alibey Adası'nda yazlığımız yok:) Bu yüzden de deniz tatili maksatlı ikinci kez gideceğim bir yer değil. Ama aralarda bunaldıkça haftasonları gidip dönebileceğim bir yer:)

Uzun uzun yazdığım gibi, görülecek yerleri en fazla yarım günde tamamlanacak bir yer. O yüzden amacınız gezi ise buraya ilave başka yerleri de planlarınıza eklemekte fayda var.

Yazımda araç ile bazı yerlere girmemenizi özellikle tavsiye ettim ve tekrar yazmakta fayda var. Mümkünse otoparkları kullanın ve yürüyerek gezin. Ben araç ile girmeyin dediğimi her noktaya girdim:) Tecrübeye güvenmek lazım:)

Aslında önceki bölümlerde yeterince tavsiye verdiğim için bu kısmı daha fazla uzatmayıp yazımı burada sonlandırıyorum. 

Bu arada tatilde gittiğimiz yerler ile ilgili yazı yazamamak konusunda kararlıydım ve bu yüzden fotoğraf makinemi yanıma almadım. Tüm fotoğrafları da bu sebeple cep telefonu ile çekmek zorunda kaldım, kusura bakmayın:(   

Vakit ayırıp okuduğunuz için şimdiden teşekkür ederim.

Yorum Gönder

36 Yorumlar

  1. Hocam benim de yazlığım yok :) Günü birlik o zaman :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen hocam günübirlikçiliğe devam:) Ömrümüz öyle geçti:)

      Sil
  2. Etrafa kokusu yayılan bitkiler daha çok cezbedici geldi. Farklı bitki ve çiçeklere merakım var da biraz :)

    Güzel fotoğraflar ve bilgilendirici bir içerik yine.Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ama ne yazık ki adanın, adalar topluluğun büyük kısmı çıplak ve güzel koku olayı yok:) Belki eskiden öyleydi:) Çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için.

      Sil
  3. İsmi geçtikçe halen gidip de göremediğime üzüldüğüm ada. Esas adının Alibey olduğunu ilk kez duydum. Fotoğraflar her zamanki gibi şahane. Güzel bir adaymış aslında ama bir Büyükada değil tabii:) Kaldırımdaki saat ilginçmiş gerçekten de. Bilgi ve önerileriniz için teşekkürler. Oldukça yararlı oldu yine. Deniz tatili için değil, günübirlik tercih edileceğini zihnime yerleştirdim:) Emeklerinize sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende gitmeye karar verdiğimizde araştırma yaparken gerçek ismini öğrendim:) Kesinlikle deniz tatili önermiyorum ama size yakın sayılır ve haftasonları, 1 gece konaklamalı ziyaret edilebilir:) Teşekkür ederim değerli yorumunuz için, mutlu haftasonları diliyorum:)

      Sil
  4. I enjoyed reading the history of Alibey Island.

    Fabulous content and photos as always, SzgnBsl.

    YanıtlaSil
  5. Biraz küçükmüş. Denize giren biri değilim zaten. Ben doğa, kültür gezilerini daha çok seviyorum. Yine de güzel yerler varmış, paylaşım için teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiç görmediyseniz, belki bir seferliğine ziyaret edilebilir:) Ben teşekkür ederim, mutlu haftasonları:)

      Sil
  6. Çok merak ettiğim bir yer ne güzel anlatım her zamanki gibi! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim:) İnşallah yaz bitmeden yada ilerleyen senelerde fırsatınız olur:)

      Sil
  7. Gölgesi olan her canlıdan anlaşılır sanırım:))) Keşke daha fazla dikkat etseydim o an:)

    YanıtlaSil
  8. İzmir'de yaşarken arada kaçardık. Çok sığ denizi olan bir otele gidiyorduk, çocuklar küçükken iyiydi bizim için. Papalina ya doyuyorduk p arada :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deniz sığlığı sanırım adanın hemen her yerinde aynı:) Yaklaşık 100 metre gittikten sonra anca boyunuza ulaşan bir yer ve küçük çocuklar için harika:) Balığı çok severim ama biz denemedik:) Bir dahaki sefere artık:)

      Sil
  9. I like youre photos. Seems to me a good place to visit.

    YanıtlaSil
  10. Nazar boncuklu fotoğraf çok muhteşem :) diğerleri de çok güzel tabii yazı da. Uzun zamandır gitmediğim bir yer kalabalığından ötürü, sanırım sezon bittiğinde ya da henüz başlamadan en güzel zamanıdır.. Teşekkürler hatırlattığınız için!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kalabalık cidden rahatsız edici:( Özellikle bu dönemde daha da rahatsız edici.. Belki sonbaharda ziyaret etmek lazım dediğiniz gibi:) Ben teşekkür ederim.

      Sil
  11. cunda, evleri, çiçekleri, denizi, balığı, ne güzel yer, 100 yıl önce de giritten gelen mübadillerin ilk yerleştiği birkaç yerden biri, şimdi de istanbuldan gelen beyaz türklerin merkezi :)

    YanıtlaSil
  12. Teşekkür ederim:) Özellikle yaz ayları gelince ismini çok sık duyduğum bir yerdi ve görmüş olduk:)

    YanıtlaSil
  13. Alibey Adası çarşısına hayran kaldım.
    Yıllar yıllar sonra emekliliğin kutlanacağı hatta ve hatta yaşamak için karar verilecek o Ege kasabaları resmi veriyor.
    Bu meşhur olan Karadeniz Pastanesini çok iyi biliyorum. Tek kelime ile özetlemek gerekirse "Muhteşem!" diyebilirim. :))
    Emeğinize sağlık. :)
    Yazı yine ve yine çok iyiydi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim değerli yorumun için:) Biraz kalabalık ama emeklilik için iyi fikir:)

      Sil
  14. Cunda'yı kafelerini ve şaraplarını çok ama çok severim. Güzel bir yazı olmuş ve tekrar gitme isteği uyandırdır.Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim:) Aralarda kaçmak için güzel bir yer:) Mutlu haftalar şimdiden.

      Sil
  15. Aslında kaz dağları bağrında bir çok endemik bitki barındırır, yoldularsa demek ki :) Güneş saati çok güzel bir uygulama olmuş meydanlara saat kulesi yapılacak yere bunu yapsalar hem masraftan kurtulur belediyeler nemde insanlar tecrübe ilmi ile saatin kaç olduğunu bilebilir hale gelirler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dediğiniz yerler aslında havası, doğası anlamında harika yerler ama burası oradan pek nasibini almamış gibi:) Alibey hariç her yer çıplak... Saat kulesi konusunda hemfikirim, tarihi olanlar güzel ama sonradan yapılanlar çok da anlamlı ve değeri yok:) Teşekkür ederim, mutlu haftalar şimdiden:)

      Sil
  16. Kesinlikle görülmesi gereken bu yeri (İzmir'e o kadar da uzak değil aslında) ben hala göremedim. Bir türlü fırsat olmadı. Kıskansam mı sizi acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)) Vakit olduğu zaman tavsiye ederim, hatta mümkünse sonbaharda sakin olduğu dönemde ziyaret daha keyifli olacaktır:)

      Sil
  17. Cunda adasına yıllar önce gitmiştim, çok güzel bir yer. Şeytan Sofrası'nı gezmiştik, harika bir manzarası var. Saat sonradan yapıldığı için göremedim doğal olarak ve fotoğraftan görünce bayıldım. Karadeniz Pastanesini çok merak ettim, tatlıyı sevdiğimden olsa hemen ilgimi çekti:))) Denizi çok soğuk gelmişti bana ama gittiğim yerler içinde en sevdiklerimdendir. Müzeyi görmedim ve yazınızı okuyunca çok merak ettim:)) Adanın çarşısını da çok sevmiştim, şirin gelmişti bana. Çok güzel bir yazı olmuş ve eski anılarım canlandı:) Görmediğim ve bilmediğim yerleri de inşallah tekrar gidebilirsem görmek istiyorum. Emeğinize sağlık:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şeytan Sofrası çok uzun zamandır gün batımı çekmek için hayal kurduğum bir yer:)) Hatırlatıcı bir yazı olmasına sevindim. Çok teşekkür ederim:)

      Sil
  18. Nedense böyle yerlere hep Eylül- Ekim aylarında gitmeyi seviyorum. Sesiz sakinliği arıyorum gezdiğim her yerde.. Son derece kalabalık ve küçük olduğu için istediğim gibi gezip göremiyecekmişim gibi geliyor hep.. Bir de daha çok çiçek, ağaç görmek istiyorum nedense

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En doğru zamanlar tamda sizin yazdığınız aylar:) Kimi insan kalabalık olsun istiyor ama aslında bende sessizliği tercih edenlerdenim. Geziden ziyade tatil maksatlı ziyaret olunca mecburen bu tarihleri tercih ettik:)) Teşekkür ederim değerli yorum için.

      Sil
  19. Cunda da bir gece kalmış ama detaylı gezememiştim. Tekrar gitmek isterim ☺️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uzun süreli olmasada tekrar gidilecek güzellikte:)

      Sil