Hatay hakkında genel bilgiler, gezi planım ve tavsiyelerimi paylaştığım bir önceki yazıma buradan ulaşabilirsiniz. Bu yazı da ise; gezimin ilk günü keşfettiğim Antakya merkezde gezilecek yerleri anlatacağım. İlk yazıda da belirttiğim gibi gezilecek yerlerin tamamına yakını yürüme mesafesinde ve sabah başlayacağınız geziyi akşama doğru rahat rahat bitirebilirsiniz.
Yürüme mesafesinde olan gezi noktaları |
Yukarıda ki haritada, benim konakladığım Tetrapole Butik Otel, Tarihi Affan Kahvesinin hemen karşısında bulunuyordu ve geziye başlangıç noktam burası oldu. Vermiş olduğum haritada mavi noktaların ortasında Eski Antakya Evleri var. Haritaya koyamadığım ama bu noktalara ilave Yeni Apostolik Havari Kilisesi (Tarihi Affan Kahvesi karşısında) ile Antik Cam Müzesi de (Habibi Neccar Cami'nin devamında) gezi noktalarım arasındaydı. Aşağıya da yürümek için biraz mesafeli olan diğer yerlerin haritasını bırakıyorum.
Araba ile gidilecek yerler |
Aslına bakarsanız Habibi Neccar Camii ile Arkeoloji Müzesi arasındaki mesafe 2.7 kilometre ama St. Pierre Anıt Müzesi çok ıssız ve tırmanma gerektiren bir yolda. O yüzden araç olmadan, yürüyerek gitmenizi tavsiye etmiyorum. Araç kiralamasanız bile taksi tutup gitmekte fayda var. Geçelim keşfetmeye:)
Tarihi Affan Kahvesi:
Kapıdan içeri ilk girdiğimde, kağıt oynayan amcaları görünce, evet burası kıraathane, ne alaka, neden bu kadar popüler acaba dedim:) Aynı zamanda kıraathane bölümünün içinden bir kapı ile arka bahçeye de geçebiliyorsunuz. Orası kısmen daha özellikli ve güzel.
Bina 1913 yılında Fransız mimarlar tarafından iki katlı olarak inşa ediliyor ve alt katı o tarihten günümüze kadar da aynı aile tarafından işletiliyor. Bu arada "affan" kelimesi Arapça "yiğit" anlamına geliyormuş. Bulunduğu mahallenin adı da Affan Mahallesi.
Peki burayı özel kılan ne derseniz, şehirle anılan Hayta tatlısı ve kısmen tarihi bir yapı olması. Aslında Arap kültürünün bir parçası olan tatlı burada çok meşhur. Muhallebi, gülsuyu şurubu ve dondurmadan oluşan tatlı, benim ilgimi çekmemiş olsa da orada oturduğum sürede birçok insan (bölge halkı) bu tatlıdan yemeye geldi. Gitmişken uğranıp, tatlı yenip, çay içilecek, kısmen tarihi bir mekan.
Buranın hemen karşısında ve ara sokakta ise Yeni Apolistik Havari Kilisesi isimli bir yer var. Binanın tarihi özelliği yok ve içeri girişe ayin saatleri haricinde izin verilmiyor. Ermeni Apolistik Kilisesi kavramı ise; dünya Ermenilerinin çoğunun üye olduğu, dünyanın en eski milli Hristiyan Kiliselerinden biri olan mezhep anlamına geliyormuş.
Kurtuluş Caddesini takip ettiğinizde karşınıza çıkacak ikinci tarihi yapı, Antakya sınırları içerisinde ve hakkında çok fazla bilgi bulunmayan Sarımıye Camii (Süveyka). Sadece kapısında ki yazıtta 1719 yılında tamirat gördüğü yazıyor. Minaresi haricinde görsel olarak bir özelliği yok.
Caminin hemen yanındaki ara sokakta ise gezilmesi tavsiye edilen ama kapalı durumda iki yer daha var. Biri Türk Katolik Kilisesi, diğeri ise Aziz Luka Evi. İnternette yaptığım araştırmalarda içerisi çok güzel olan Kilise, kapısına pandemi nedeniyle kapalıyız yazmış ve ziyaretçi kabul etmiyor. Aziz Luka Evi ise kiliseye gelenler için misafirhane olarak kullanılıyormuş ama orası da kapalı:)
Aziz Luka, Hz. İsa'nın 12 Havarisinden birisi ve Hristiyanlık dininin yayılmasında çok önemli rol oynadığı söylenen bir şahıs. Resmi bir kayıt olmasa da Hz. Meryem'in resmini çizen kişi olduğu da söyleniyor.
Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Müzesi:
Önce yapıdan başlayalım:) Tescilli bir kültür varlığı, eski bir Antakya evi ve iki katlı olarak inşa edilmiş. Yapıldığı dönemde konak olarak kullanılsa da bir dönem İmam Hatip Lisesi, bir dönem ise düğün salonu olarak kullanılıyor. Sonrasında bir şahıs tarafından alınıp 2010 yılına kadar konut olarak hizmet veriyor. Bu tarihte kamulaştırma işlemi yapılıp, 2012 yılında müze olarak hizmete giriyor. Ve Türkiye'nin bu alandaki ilk müzesi olma özelliği taşıyor. Giriş ücretsiz. Pazar günleri dışında her gün 08.00-17.00 arası açık ziyarete açık ve içeride ihtiyaçlarınızı karşılayabileceğiniz kolaylıklar var.
Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Müzesi |
İçeride ne var peki:) Ülkemizde yetişen endemik bitkilerin (türlerinin en nadide örnekleri) %10'u Hatay bölgesinde yetişiyormuş. Ve yapı içerisinde ki 4 alanda "nihai ürünler" adı altında bu bitkileri görme ve tanıma imkanınız var. İlgi duyanlar için gerçekten çok güzel bir yer.
Oradaydım:) |
Bu 4 oda haricinde gezilecek ilave 2 bölüm daha var. Biri, bu endemik bitkilerden elde edilen yağların sergilendiği bölüm, diğeri ise eski Türk Alimlerinin bal mumu heykellerinin sergilendiği odalar.
İlk söylemek istediğim, Türkiye sınırları içerisinde inşa edilen ilk camii olarak kabul edilmesi. Burada daha önce bir tapınak varmış ve Memluk Hükümdarı Baybars zamanında, tapınak yerine inşa edilmiş. İsmi ise Hz. İsa'nın Havarilerini destekleyen bir Antakyalı marangozdan geliyor. Habibi Neccar. Dönemin kralı halk rahatsızlık duyduğu için bölgede ki tüm havarileri hapse attırıyor. Bunun üzerine Antakya'ya Şem'un Safa isimli yen bir elçi gönderiliyor. Bu elçi kralı ikna edip, havarilerin serbest kalmasını sağlıyor ama halk bu durumdan memnun kalmayıp, olayı protesto ediyor. Kızgın halkı durdurmak isteyen Habibi Neccar ise bu sırada öldürülüyor. Sonraki yıllarda ise onun anısına camiye bu isim veriliyor. Medrese odalarının olduğu yerin 4 metre altında Habibi Neccar ve Şem'un Safa'nın türbeleri bulunuyor. Avluda ki çeşme ise 19uncu yüzyılda yapılmış.
Kurtuluş Caddesini takip ettiğinizde, yaklaşık 10 dakika içerisinde Antik Cam Müzesine ayrılan sokağa varıyorsunuz. Buraya kadar gittim ama kapısında "kısa bir işim var telefonla ulaşabilirsiniz." diye bir not vardı:) Aradım, adam geleceği saati söyledi. Hatta kibarlık yapıp, tekrar telefonla arayıp geldiğini de haber verdi. Ama müsait olmadığım için bu sefer de ben gidemedim:) Giriş ücreti 5 TL. Çalışma saatleri ise değişken:) Müzenin içi nasıldı bilmiyorum ama bulunduğu çıkmaz sokak ve çevresi çok ilginç ve görmeye değer:)
Antakya Uzun Çarşı:
Başı neresi, sonu neresi belli olamayacak uzunlukta bir kapalı çarşı:) Ve Türkiye'nin en uzun kapalı çarşılarından biri olarak kabul ediliyor. İçeride ne ararsanız bulabileceğiniz, şehrin en işlek ve kalabalık yerlerin başında geliyor. Özellikle yöreye özgü ürünleri bulabileceğiniz ideal yer.Uzun Çarşı |
Kapalı çarşıda alış-veriş yapmadım ama kahve ve tatlı molası için Kurşunlu Han'da kısa bir mola verdim. Han 1660 yılında Köprülü Mehmet Paşa tarafından, Hicaza gitmek üzere törenle İstanbul'dan yola çıkan ve padişahların armağanlarını taşıyan Surre Alayı'nın konaklaması için yaptırılmış. İki katlı ve kafe/ restoranlar ile hediyelik eşya satan dükkanların olduğu bir tarihi han. Yemek yada tatlı için değil ama çay/ kahve için tavsiye ederim.
Antakya Ulu Camii:
Ülkemizde ki Ulu Camilerden biriside Antakya'da:) Bölgenin en büyük camisi olarak biliniyor. Yapım tarihi tam olarak bilinmese de geç Memluk dönemi eseri olduğu tahmin ediliyor. Burası aynı zamanda bir medrese olarak inşa edilmiş. Ve yanında ki tarihi Cündi Hamamı ile birlikte yapıldığı düşünülüyor. Dışarıdan sade olsa da içeride değerli halıların yanısıra, duvarlarında altın harflerle yazılmış ayetler bulunuyor.
Sonraki duraklarımız, ziyarete kapalı iki kilise:) İlki Ortodoks Kilisesi ve örnekleri arasında dünyanın en iyi mimarilerinden birisi olarak gösteriliyor. 1860'lı yıllarda yapımına başlanmış ama 1872'de ki büyük depremde zarar görünce ibadete açılması 1900 yılını bulmuş. Şu an ibadete açık ancak ayin harici giriş yasak. Diğer kilise ise Protestan Kilisesi ve benim şehirde mimari olarak en beğendiğim yapılardan birisi. Bu binanın yapım tarihi ile ilgili detaylı bir bilgi yok. Ancak Fransızlar zamanında elçilik binası olarak kullanılmış. 2000 yılında ise kilise hizmeti vermeye başlamış. Ziyarete kapalı:)
Şehir merkezinde ve yürüme mesafesinde gezilecek yerlerden anlatacağım son yer, bir önceki yazımda kısaca anlattığım Eski Antakya Sokakları:)
Eski Antakya Sokakları:
İlk verdiğim haritaya baktığınızda Asi Nehrine yakın yerlerde ki ara sokaklar bakımlı ve kısmen restore edilmiş evlerin olduğu yerler. Burada yaşamdan çok, işletmeler var ve benim anladığım kadarıyla işletmeler olduğu için derli toplu ve düzgün duruyor.
Bakımlı Sokaklar:) |
Birde bahsettiğim alan ile Kurtuluş Caddesi arasında kalan bakımsız ve dar sokaklar var. Dar olmaları buranın özelliği ama bakımsızlığı biraz ilgisizlik gibi:) Gündüz saati keşfedilecek, güzel fotoğraflar çekebileceğiniz alanlar var.
Bakımsızlar arasında ki bakımlı sokak:) |
Bu sokaklardan sonra tekrar Tarihi Affan Kahvesine varıp, arabaya atlayarak Arkeoloji Müzesine yola çıkıyoruz:)
Hatay Arkeoloji Müzesi:
Müze her gün açık ve 08.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Son bilet alma saati ise 16.30:) Müze kart geçerli, olmayanlar için giriş ücreti 40 TL. İçeride her türlü ihtiyacınızı karşılayabileceğiniz kolaylıklar var.
Gaziantep'te Zeugma Mozaik Müzesini gezerken çok etkilenmiştim. Ve açıkçası Hatay'da daha büyüğünün olduğunu öğrendiğimde, hadi canım daha büyüğü nasıl olur ki? demiştim:))) Ama varmış:) Gerçekten etkileyici ve muazzam bir müze.
2014 yılından itibaren yeni binasında hizmet vermeye başlayan müze, toplam alanı nedeniyle dünyanın en büyük mozaiklerinin sergilendiği müze olarak kabul ediliyor. Ayrıca sergilenen mozaiklerin tamamı bu bölge ve çevresinden çıkartılmış. İlginç olanı ise dünya üzerinde 20 farklı müzede de buradan çıkartılan eserler sergileniyormuş:)
Oradaydım:) |
İçeride 10 adet alan canlandırma, 86 adet heykel, 6 adet sütun ve sütun başlığı, 1340 metrekare mozaik, yazıtlar, steller, mil taşları, 6 adet maket (Türk İslam Eserleri), 58 adet vitrin içerisinde olmak üzere binlerce metal, seramik ve cam eser sergileniyormuş:)
(Hatay.gov.tr. den alıntı)
Antakya'da görülmesi gereken en önemli ve güzel yerlerin başında geliyor. Burası için en az birkaç saat ayırmanız gerektiğini unutmayın ve aceleye getirmeyin. Buraya gelmeden hemen önce özellikle basında çokça yer alan bir mozaik müzesi daha var. Necmi Asfuroğlu Arkeoloji Müzesi. 2009 yılında yapılan otelin inşa aşamasında ortaya arkeolojik kalıntılar çıkıyor. Ancak yerinde sergilenmesi ve farklılık olması maksadıyla otel inşası tamamlanıyor:) 2019 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığına devrediliyor. Tabi bir kısmı yine otel ve girişleri farklı. Otel müşterileri ile müze kartı olanlar için giriş ücretsiz. Ben zamandan dolayı gidemedim. Sonraki günlerde ise zaten asıl müzeyi gezdim diye araya sıkıştırmak istemedim:)
St. Pierre Anıt Müzesi:
Kapanmasına 3 dk. kala (son bilet satış saati 16.30, kapanış saati 17.00) yetiştiğim bu anıt müze yada kilise ilk günün son ziyaret noktasıydı. Müze kart geçerli ve kışın 08.30-17.00 saatleri arasında, yazın ise 08.30-19.00 saatleri arasında her gün ziyarete açık. Müze kartınız yoksa giriş ücreti 40 TL. Kendine ait otoparkı var. Buraya toplu taşıma gördüğüm kadarıyla yok ve yürüyerek gelmek için uygun bir yer değil.
Burası Hristiyan alemi için dünyada en özel yerlerden birisi. Dünyanın ilk mağara kilisesi olmasının yanısıra Hristiyan adının ilk defa kullanıldığı yer olma özelliğini de taşıyor. Adını kiliseye veren St. Pierre ise Hz. İsa'nın 12 Havarisinden birisi ve M.S 29-40 tarihlerinde Antakya'ya gelerek dinlerini yaymaya çalışıyor. Kilisenin ön yüzü ise 12-13üncü yüzyıllarda Haçlılar tarafından yapılıyor. 1963 yılında da Papa tarafından resmi haç yeri olarak kabul edilmiş. Her sene belli zamanlarda turist akınına uğruyor.
Bu anıt müze yada kilise ile ilk günümüzü tamamladık. Merak eden arkadaşlar anıt müzeden çıktıktan sonra bir tabela yardımı ile Cehennem Kayıkçısı kabartmasına da uğrayabilirler. Yaklaşık 200-300 metrelik bir patika yol sonrası biraz silinmiş olduğu söylenen kabartma, Yunan mitolojisi efsanelerinden birisi. Başı örtü ile kapatılmış kabartma 4 metreye, 1,5 metre boyutunda bir kabartma insan portresi. Bu bölge Antakya'yı panoramik olarak izleyebileceğiniz en güzel yerlerin başında geliyor.
Tek günü anlatmış olmama rağmen epey uzun bir yazı oldu ama Antakya gerçekten kısaca anlatıp geçilecek bir şehir değil. Diğer yazılar daha kısa olacak:) Bir sonraki yazıda yine tarihe yolculuk yaparak Samandağ çevresini keşfedeceğiz. Vakit ayırıp okuduğunuz için şimdiden teşekkür ederim:)
30 Yorumlar
Dar sokakları çok güzel görünüyor. Bitki müzesini merak ettim. :) Yemekler ve tatlıları denemek lazım. Tarihi bilgiler için de teşekkürler. Emeğinize sağlık. :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim, sağolun 🙏 ☺️ Her anlamda görülmesi gereken şehirlerimizden biri 🙏
SilYazılara işaret koyuyorum, eşimin sözü var birlikte gitmeye, askerliğini Hatay 'da yapmış, beni götürecek ama onu ben gezdireceğim:)))
YanıtlaSil:))) Eşinizi sıkıştırmaya başlayın bir an önce, Nisan ayında EXPO Hatay başlayacak ve şehir çok daha keyifli olacak :)
SilI love those narrow streets, they are so attractive. Antakya Long Bazaar looks like a great place to visit and browse around. Thanks for this great summary of your visit. Enjoy your day.
YanıtlaSilThank you so much Bill :)
SilBir şehri etraflıca gezmek için en az 2-3 gün orada durmanın gerekliliğini kanıtlıyorsunuz. Benim de Urfa ve Gaziantep için böyle planlarım var. Uçakla gidip doya doya gezmek, yöresel yemeklerden hiç aceleye getirmeden tadına vara vara yemek.
YanıtlaSilBiz Hatay'da günübirlik kaldık gibi bir şey. Sayenizde mis gibi geziyor ve yukarıda bahsettiğim planlarımla ilgili ne kadar doğru düşündüğümü anlıyorum. Hatay'ın merkezinde çok ünlü bir künefeci vardı. Millet kuyrukta. Gelin görün ki hiç mi hiç beğenmedim. Sıradan bir şehirde yediğim çok daha güzeldi. Arkeoloji Müzesi için ben de aynı fikirlere kapıldım. En büyük mozaik müzesini Zeugma'nın elinden almış, fakat sonuna kadar kadar da hak ediyor:)
Çok güzeldi yazı, çok bilgilendirici. emeklerinize sağlık:)
Muhtemelen bahsettiğiniz künefeciye bende gittim :) Ama yazıya girmeyi hak edecek lezzette olmadığı için bahsetmedim 😅 Dediğiniz gibi çok sıradandı.. Doyamadığım Mardin için benlm de benzer bir planım var ama uçak biletleri almış başını gitmiş..
SilÇok teşekkür ederim güzel yorumunuz için 🙏 ☺️
Marvelous historical place! I like that old alleys and its cobblestones. Great old house made with stones!
YanıtlaSilThank you Giorgio :)
SilSokaklar çok güzel gerçekten, bazen tedirgin etse bile çok sevmiştim, arkeoloji müzesine gitmeye fırsat bulamadım ama sizin ziyaret etmis olmanız çok hoş :)
YanıtlaSilBazı sokaklar cidden tedirgin edici ama onun keyfi de bir başka :)))
SilValla ne kadar çok ve güzel yerleri gezmişsiniz, geziyorsunuz. kıskanmamak elde değil sizi....
YanıtlaSilMaşallah, nazar değmesin diyelim:))) Hatay öncesi 2 haftaya yakın yattım vallahi..
SilTarihi bir şehir olan Hatay' ı görmek isterim. Müzeyi de duymuştum çok güzel diye.
YanıtlaSilKesinlikle görülmesi gereken şehirlerin başında:)
SilHaftaya hataya gidecegim herhalde bu kadar güzel bir planlama ve anlatım yol mihmandarım olacak
YanıtlaSilUmarım faydası olur:) Sorunuz olursa seve seve yardımcı olmaya çalışırım.
SilTek güne epeyce yer sığdırmışsınız Sezgin Bey. Ben en çok Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Müzesini merak ettim. Yakın zamanda oralara gitme durumum olabilir. O yüzden bunu öğrendiğim çok iyi oldu. Mesleki açıdan da bana katkı sağlayacaktır. Gitmeden bu yazının ve bundan sonraki yazınızın çıktıslarını alıp çok sevgili ev sahibeme uzatmayı ve dersimi çalıştım demeyi planlıyorum. Gerisini o düşünsün artık öyle değil mi🙈😄🤗🤚
YanıtlaSilGerçekten de sizin ilginizi çok daha fazla çekebilecek, uzmanlığınıza yakın sayılabilecek ürünlerin sergilendiği bir müze:) Gerçi bilimsel bir gözle bakınca değeri konusunu değerlendirebilecek bir konumda değilim ama yine de beğeneceğinize eminim:) Umarım yazılar fayda sağlar:))) Çok selamlar, saygılar:)
SilMüzede 5 dakikaya geliyorum yazan, Cuma’ya gittim geleceğim de yazar hocam :)
YanıtlaSilAynen Hocam:) Bu da bize özgü durumlardan biri:)
SilHarika bilgiler :)
YanıtlaSilTeşekkürler:)
SilArkeoloji müzesi'ni özellikle merak ettim, tarihe ilgi duyduğum için:))) Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Müzesi ilginç geldi:) Kesinlikle gidilip görülmesi gereken bir yer, başka bir havası var, fotoğraflardan belli oluyor:))) Ayrıntılı ve çok bir yazı olmuş, hep diyorum geziye gitmeden önce sizin bloğunuza bakıp, not alıp öyle gidilmeli:))) Emeğinize sağlık:)))
YanıtlaSilTeşekkür ederim:) Faydalı olmasına sevindim:)
SilHiç gitmedim hiç duymadım, bir tane bile arkadaşım yok..Yine sayenizde sokak sokak gezdik Hocam :) okurken düşündüm de çok alakasız ama eklemek istiyorum; ben acaba 40'ım geçtikten sonra ne olacağım...?
YanıtlaSilÖncelikle teşekkür ederim:) 40'tan sonra ne olacağınız tamamen sizin elinizde:) Ama blog isminin düşündürmesi ve böylelikle akılda kalıcı olması benim açımdan güzel bir durum:)))
SilHabib-i Neccar'la ilgili ilginç bir hikaye dinledik Antakya gezimizde., Anlatılanlara göre kendisi Muhammed peygamber olmadan hatta dünyaya gelmeden 600 yıl önce ona iman ettiği için İslam dünyası için de önemli birisi. İsa'nın havarilerini şehrin girişinde karşılama hikayesi Kur'an'da (Yasin suresinin 14. ayetinde) da anlatılıyormuş. Rivayete göre havariler İsa'nın son peygamber olmadığını, yüzyıllar sonra Muhammed'in geleceğini de müjdeliyorlar ve Habib-i Neccar onlara inanarak hem İsa'ya hem de daha dünyaya bile gelmemiş olan Muhammed'e de iman ediyor.
YanıtlaSilİsminin Kuran'da geçtiğini bende okumuştum ama diğer detayları bilmiyordum:) Zaten Hristiyanlığın ilk çıkışında yazanlar, kabul edilenler ile sonradan geçirdiği değişim ile ilgili çok yazılan çizilen var. Ama gerçekleri bilmek imkansız gibi bir şey:)
Sil