Antyeri Kilisesi |
Samsun Gezi Rehberimizin üçüncü yazısı ile yeniden beraberiz. Bu yazıda size üç adet yerden bahsedeceğim. Üçü de birbirinden özel yerler olmasına rağmen sadece bir tanesi özel olarak Samsun'a gelip görülmesi gerektiğine inandığım yerlerden. Diğer ikisini ise; geldiğinizde görmeseniz de olur:) Aslına bakarsanız her ikisi de çok değerli ama değeri bilinmemiş yerler. Gerek insanlık tarihi, gerekse inançlar açıdan önemli, turizme değer katacak mekanlar ama dediğim gibi sebepsiz bir şekilde önemsenmeyen yada yeterince iyi planlama yapılamamış yerler.
Bu arada kısa tanıtım yazısına buradan, ilk gezi rehberine buradan ulaşabilirsiniz. Daha fazla gizem yapmadan başlayalım. İlk sıraya en önemli gezilecek yerimizi yazıyorum, ki yazının sonunu beklemez ve burayı kaçırırsanız üzülürüm:)
Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti:
Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti |
Nereden başlayıp, nerede bitireceğimi kestirmek gerçekten zor:) Kısa kısa sizi sıkmadan bazı önemli bilgiler verip, alanın anlatımına geçeceğim.
Öyle bir alan düşünün ki 56 bin hektar büyüklüğünde, içerisinde 20'ye yakın irili ufaklı göl, bataklık ve sazlık bulunuyor. Daha da önemlisi Türkiye'de bugüne kadar tespit edilen toplam kuş türü sayısı 483 ve bu deltada tespit edilen kuş sayısı ise 354:) Yani neredeyse Türkiye genelinin %70'inden fazla. Kuş türlerinin konaklama, göç ve üreme için kullandıkları bir bölge. Ve her yeni bir kuş türü gördüğünüzde ağzınız açık kalıyor. Böyle bir kuş türü mü varmış diyorsunuz:)
Mümkünse buraya küçük bir dürbün ile gelin. Fotoğrafçıysanız yanınızda mutlaka tele-objektifiniz olsun. Unutmadan bir bilgi daha; Palaearktik Bölge denilen ve Afrika, Asya ve Avrupa'yı içine alan bölgede toplam 1100 kuş çeşidi bulunuyor. Bunun %40'ı Türkiye'de, bunun da %35 gibi ciddi bir rakam Kızılırmak Deltasında bulunuyor. Tam bir kuş cenneti:)
Tabi alanın ziyaretçileri sadece kuşlar değil:) Mandalar, yaban atları, develer, nesli tükenmekte olan veya olmaya yakın kurbağa, kaplumbağa, balık ve su yılanları... Balıklar hariç saydığım hayvanların neredeyse tamamını görme imkanınız var.
Kızılırmak dediğimiz nehir, bundan 4bin yıl önce bile Ulu Irmak adıyla anılıyormış. Sivas Kızıldağ'dan doğan ve 1.355 kilometrelik bir yolculuk sonrası Samsun/Bafra'da denize dökülen ırmak geçtiği her yere bereket dağıtıyor desek yeridir:)
Delta'nın bulunduğu bölge Ondokuz Mayıs, Bafra ve Alaçam ilçe sınırlarını kapsıyor. Geziniz süresince bir tarafta delta manzarası, diğer tarafta da Karadeniz'i görüyorsunuz.
Yukarıda göller ve bataklıklardan kısaca bahsetmiştik. Delta boyunca yer alan bu göllerden bir kısmı acı, bir kısmı tatlı göl ve bir kısmı da ıslak çayır olarak geçiyor. Bunun yanı sıra sazlık alanlar, subasar ormanları, ki bunlar mevsiminde gittiğinizde size inanılmaz görsel şölen veren alanlar, tuzlu bataklıklar ve kıyı kumullarından meydana gelen geniş bir alan var. Subasar ormanları olarak bilinen yer, hemen deltaya gelmeden önce anayoldan sağa ayrıldığınızda karşınıza çıkıyor. Aslında biraz Karacabey ve İğneada da bulunan longoz ormanlarını andırıyor. Sadece el atılmamış ve bakir bir bölge.
Deltada ki canlı yaşamından da kısaca bahsedip alanın kullanımına ilişkin detaylara geçelim. Bölgede 29 balık türü var ama bunlardan en önemlisi dünyada nesli tükenmeye en yakın olan Mersin Balığı. Güzel olan ise; bölge koruma altında ve bu türe ait 2 tane üreme noktası var. Bunun yanı sıra 7 tür kurbağa, 2 tür kaplumbağa, 5 tür kertenkele ve 5 tür yılanda bölgenin ev sahipleri arasında. Nesli tehlikeye girmeye yakın benekli kaplumbağalar da görme imkanı bulacağınız hayvanlardan.
Kuşlarla ilgili yazımın başında kısa bilgi vermiştim ve gerçekten görmeniz gereken bir yer olduğunu tekrar belirtmek istiyorum. Ben bugüne kadar görmediğim sayıda ve türde kuş çeşidi gördüm.
Yine alanda 3 bin tanesi manda olmak üzere yaklaşık 8 bin tane büyükbaş hayvan yer alıyor ve inanılmaz bir görsel ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Bu hayvanların tamamı sahipli. Çevre köylerde ki halk mandaları ilkbaharda deltaya salıyor ve sonbaharda geri topluyorlarmış.
Atlara gelince; bölge koruma altına alınmadan önce köylüler tarafından alana bırakılan atlar zamanla çoğalıyor ve iki yavrulama dönemi sonrası yabani formlarına geri dönüyorlar. Şu an sanırım 500'e yakın yılkı atı bölgede yabani yaşama devam ediyor. Bölgede 4 tanede deve var:) Ama bunların ne zaman ve nereden geldikleri ile ilgili bilgiye ulaşamadım.
Son olarak da kum zambaklarından bahsetmek istiyorum. Yol boyunca, deniz tarafında kumlar arasında zaman zaman sıklaşan bir şekilde kum zambakları görme imkanı var. Endemik bir bitki ve çok değerli. Bildiğiniz çöl şartlarında ayakta kalmaya çalışıyorlar ve bunlarda nesli tükenmeye yakın bitkiler arasında yer alıyor. O yüzden giderseniz yerinde bakıp, hayranlıkla izlemekte fayda var:)
Artık tesisler ile ilgili bilgilere geçelim.
Kuş Cenneti Mevki |
Samsun merkezden yaklaşık 60 kilometre mesafede ve yolları gayet güzel. Belli bir yerden sonra da tabela desteği ile hedefinize rahatça ulaşabiliyorsunuz. Alana özel araç ile giriş yasak. Girişe, tamamlanmak üzere olan, güzel bir tesis yapılmış. Belli ki ciddi anlamda ziyaret alan bir yer. Ücretsiz olarak otoparka aracınızı bırakabiliyorsunuz. Bu arada biz, Ondokuz Mayıs ilçesi tarafından giriş yaptık ve bir girişi daha mevcut. Bu iki giriş arasında güzel bir yol yapılmış ve bir tarafınızda deniz, diğer tarafınızda delta eşliğinde bu güzergahta gezi yapabiliyorsunuz.
Gezi güzergahı boyunca birden çok kuş gözlem kuleleri, bir tane güzel yürüyüş/ bisiklet yolu, kuş gözlem noktaları, giriş dediğim iki noktada da restoran/kafeler ve bizim giriş yaptığımız noktada konaklama için yeni biten bungalov evler var.
Alanı ziyaret için 3 seçeneğiniz var. Bunlardan ilki yürüyüş ama biraz imkansız gibi. Çünkü mesafe yaklaşık 20-25 kilometre:) Git-gel dayanmak pek mümkün olmayabilir. Yine de yürüyeceğim derseniz, giriş ücreti 10 TL.
İkinci seçenek ise; hava durumuna bağlı olarak benim de tavsiye edeceğim, bisiklet turu. Orada ki bisikletler pek sağlam durmasa da denenebilir. Yada aracınızda imkan varsa kendi bisikletinizle gelmenizi tavsiye ederim. Oradan kiralamak isterseniz, iki tekerliler için 50 TL., üç tekerliler için 60 TL. ödemeniz gerekiyor. Buda aslında zorlayıcı ama tavsiye etmemin sebebi istediğiniz yerde durup, etrafı rahat rahat inceleme, fotoğraflama imkanı buluyorsunuz. Kuş gözlem kuleleri, gözlem iskelelerine istediğiniz gibi rahat girip çıkabiliyorsunuz.
Üçüncü imkan ise; saat başı yada doldukça kalkan, üstü açık otobüs yada 8-10 kişilik golf arabaları ile hareket halinde etrafı izleme seçeneği. Bu turda araç orta noktada bulunan bir gözlem yerinde 10 dk., bir de diğer giriş tarafında 30 dk. kadar duruyor. Tur toplamda 2 saat civarı sürüyor. Ama bunun kötü yanı asıl hayvanların yoğun alanlarda ve kuş gözlem kulelerinde durma imkanı yok. En ilgi çeken noktalarda yavaşlamak tamamen şoförün inisiyatifinde:)
Ayrıca bu araçları gruplara özel saatlik ve rehber ile kiralama imkanınız var. Bu hizmet için 500 TL. gibi bir ücret ödemeniz gerekiyor. Son olarak araçlar doldukça yada her saat başında kalkıyor.
Yazımın başında da dediğim gibi, burası özel bir yer ve gelmişken görülecek bir yer asla değil. Özel olarak ziyareti hak ettiğini düşünüyorum. Sadece doğru mevsimde gelmek çok önemli. Bu sene bildiğiniz gibi ülkemizde ciddi bir kuraklık söz konusuydu ve burası da kuraklıktan nasibini almış. Sular çok ama çok çekilmişti. O yüzden benim tavsiyem Eylül-Ekim ayları. Mart-Nisan'da fena sayılmaz ama buralarda hava halen biraz soğuk olabilir.
Burası başlı başına bir yazı oldu sanırım. Ama ben çok uzatmadan iki yer daha ekleyip yazıyı sonlandırıyorum:) Sırada Tekkeköy sınırlarında iki yer var.
Tekkeköy Mağaraları:
Tekkeköy Mağaraları |
Samsun merkezden yaklaşık yarım saatte buraya ulaşmanız mümkün. Tabela desteği var ama navigasyon kullanmazsanız kaybolma ihtimaliniz yüksek:) Birçok yerde tabela olsa da bazı yol ayrımlarında ne yazık ki yönlendirme tabelası yok. Alanın ücretsiz otoparkı mevcut. Daha doğrusu yol üzerinde istediğiniz herhangi bir yere bırakabiliyorsunuz. Benim gördüğüm, müze içi dahil etrafta görevli yok. Giriş de haliyle ücretsiz:) Para isteyen olursa da hiç vermeyip geri dönün, zaten dönüş yarım saatlik mesafede:)
Burası ilk yazımda da belirttiğim gibi Karadeniz Bölgesinin tespit edilen en eski, Türkiye'nin en eski üçüncü, dünyanın ise en eski sekizinci yerleşim yeri. Her ne kadar topluluk bilincinin oluşmadığı, yani herhangi bir üretim olmadığı (sadece avlanma ve hayatta kalma mücadelesi) tespit edilmiş olsa da yaşanmış:) Yapılan kazılarda sonraki zamanlarda Friglere ait bir gözetleme kalesi, Hititlere ait bir tören yolu da tespit edilmiş. Ayrıca 3 adet de Rumlardan kalma tarihi ev bulunuyor. Bunlardan birisi şu an müze olarak hizmet veriyor. Frig ve Hititlere ait kalıntılar ile ilgili bir proje yokmuş.
2013'te bölgenin turizme kazandırılması maksadıyla bir takım düzenlemeler yapılmış. Az önce bahsettiğim müze, birkaç heykel ve tehlikeli bir yürüyüş yolu mevcut. Ama daha çok bölge halkı için mesire alanı haline getirilmiş gibi duruyor. Buna rağmen bizim gibi merak eden 180 bine yakın kişi, yıllık olarak burayı ziyaret ediyormuş:) Ne kadar memnun kalıyorlar o kısmını bilemiyorum. Ben açıkçası memnun kalmadım.
Gerçi diğer taraftan da kayalar, taşlar ne kadar turizme kazandırılabilir diye düşünüyorum. Frig vadisine de baktığınız zaman çok büyük bir turizm merkezi değil. Sadece bir bölgeye ciddi emek verilmiş. Burası içinde iyi niyetli bir şeyler düşünülmüş ama dediğim gibi mangalcıların uğrak yeri olmaktan pek kurtulamamış.
Gitmişken görmeye değer mi, değemez mi o kararı sizlere bırakıyorum:)
Antyeri Kilisesi :
Mağara gezimiz sonrası, Mustafa'nın daha önce duyduğu ve gidelim mi abi diye sorduğu yere sıra geldi:) Tabi ki gidelim dedim. Yolu açıkçası biraz zorlu. Sürekli bir tırmanma hali ve kısmen bozuk yollardan gidiyorsunuz. Sıfır tabela, sıfır yol desteği:) Navigasyon kullanmanız şart.
Mağaralardan yaklaşık 3-4 km. ama varmanız yarım saati buluyor. Çevresinde bir kaç tane terkedilmiş havası veren ev ve birde mezarlık var. Herhangi bir koruma, güvenlik yok. Elinizi kolunuzu sallayarak girebiliyorsunuz. Sadece bizim gibi insanlar için içeri girme şansınız yok. Her yeri kilitlenmiş ve kapatılmış.
Kilise ile ilgili proje varmış ama herhangi bir hareket yok. Korku filmlerinden çıkmış gibi:) Hele ki hafif karanlıkta gelseniz cidden korkabilirsiniz. Zaten yanı başında ki mezarlık korkmak için başlı başına bir sebep.
Bölgedeki ender sağlam kiliselerden birisi olan ibadethanenin yapım tarihi bundan yaklaşık 250 yıl önceye dayanıyor. Mübadele sonrasın 1997 yılına kadar cami olarak kullanılıyor ama merkezde yeni bir cami açılınca kapatılıyor. Ama içeride halen dini objeler var ve içler acısı durumda. Zaten defineciler içeride bayağı bir çalışma yaparak hasar vermişler. Kilise diye önem vermediniz de cami olarak kullanılan yere bu muamele daha da ayıp olmuş. En azından içeriyi derleyip toplayıp öyle terk edebilirdiniz. Giriş kısmını görünce bir şey ifade etmiyor. Çünkü duvar sıvanmış ve anlamsız duruyor. Ama yan taraftan itibaren gözleriniz büyümeye başlıyor. Gerçekten harika bir mimarisi var ve her şeye rağmen nasıl böyle kalmış inanmak zor.
Umarım en kısa zamanda bahsedilen proje hayata geçirilir. Ve kurtarılır. Buraya ben özel olarak gelir miydim? Gelirdim. Sırf fotoğraf çekmek için Samsun ve çevresinden düşünmeden gelinecek bir yer diye düşünüyorum:)
Geldik yazımızın sonuna:) Umarım beğeni ile okuduğunuz bir yazı olmuştur. Samsunla ilgili bir yazı daha kaleme alıp bitireceğim. En güzel yeri sona sakladığımı da eklemek istiyorum. Sağlıcakla kalın.
8 Yorumlar
Che posti fantastici
YanıtlaSilThank you:)
SilHayatın yoğunluğuna yenik düşüp buralardan uzak kaldığımda okumayı en özlediğim bloglardan biri bu :-)
YanıtlaSilHayatın 50'sinden sonra da güzel olduğunu düşünerek baktım bloğun adına bugün :-)))
Karadenizliyim ama Samsun'u bi özel zevmem ben. Yine de merakla baktım diğer yazılarla birlikte Samsun yazına...dudaklarım uçukladı. Neredeyse hiç birinden haberim yok ki benim bunların??? Süpredi vallahi tebrikler. Atakum'u merkez olarak alıp başlama fikrini de ayrı sevdim, Atakum'a sosyal medya hesabına ayrı bir sempatim var :-)
Fotoğraflar da güzel ama detay bilgiler , gerçekten oralara gidildiğinde çok işe yarayacak şekilde. Yani yine bi bayıldım yazılara gidilmelere ...kolay gelsin.☺
Çok teşekkür ederim güzel sözleriniz için ve doğum gününüz kutlu olsun:) Bende emin adımlarla hayat 50'den sonraya doğru yol alıyorum:) Tekrardan teşekkür ederim, yeni yazılarda görüşmek üzere, saygılarımla.
SilGeçennyazki Samsun gezimiz yari planlı olmuştu ve Samsuna'a girerken yol boyu deltadaki kuşlara ait bilgilendirme tabelalarini görünce üzülmüştüm göremeyeceğiz diye. Yazınıza bakınca grçekten de sırf bunun için ayrı bir gezi yapılmalı. Bizde bisiklet seceneği olmadığı icin(doktor yasağı) titiz bir "tabanvay"planı yapmalı gibi görünüyor👀
YanıtlaSilGidememenize inanın bende üzüldüm ve bir daha ki sefere diyelim:) Çok teşekkür ederim.
SilBen bu bölüme direk geldim nedeni ise yazı başındaki fotoğraf karesi, beni çok çekti. Yazı ise içerik olarak mükemmel. Hayvanların doğal yaşam parkına bayıldım, kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Kilise ise şükür ki yine de yıkılmadan kalabilmiş diyorum.
YanıtlaSilBeni de etkileyen enteresan bir yer oldu, teşekkür ederim:) Saygılarımla.
Sil