Ani Örenyeri | Çıldır Gölü | Doğu Anadolu Gezisi

Ani Örenyeri ve Çıldır Gölü;

Tek yazıda bitiremediğim Kars Gezi Rehberine bu yazı ile kaldığımız yerden devam ediyoruz. İlk yazıyı okuyamayan arkadaşlar buradan ulaşabilirler. Sarıkamış ve Kars şehir merkezi sonrası ilk durağımız Ani Örenyeri yada daha çok bilinen adıyla Ani Harabeleri.

Ani Örenyeri;

Tigran Honents Kilisesi

İlk olarak söylemek istediğim 2012 yılında dünya mirası geçici listesine alındığı ve 2016 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde 16ncı sırada kendine yer bulduğu. Benim gördüğüm, okuduğum, araştırdığım kadarıyla da antik kentler içinde en güzeli ve en önemlilerden biri olduğu. Ama bunlarla beraber kaderine terk edilmiş, "yıkılsın da gitsin" diye beklenen bir yer hissi verdi bana:(

Tarihi milattan önce 5000'li yıllara dayanan şehrin, İpek Yolu'nun Anadolu'ya girişte ki ilk konaklama merkezi olmasından dolayı zengin bir şehir olduğu biliniyor ve stratejik öneme sahip bir yer olarak görülüyor. 

Örenyeri içerisinde görülmeye değer toplam 21 alan var. Ancak tamamına yakını harabe veya tanınmaz halde. Biz bunlar içerisinde kısmen ayakta kalan ve görmeye değer alanları doya doya gezdik. Bu arada Örenyerinin Arapçay nehri tarafı Ermenistan ile aramızda sınır. Buradan Ermenistan'a ait askeri gözetleme kulelerini çıplak gözle görebiliyorsunuz. Bu tip nehirlere sınıraşan yada sınır oluşturan akarsu ismi veriliyormuş. Arapçay Nehri de bu tarzda bir nehir. Ayrıca yapılan antlaşmalardan dolayı sıkıntı yaşamadığımız bir nehir.

Önce giriş bilgileri ile başlayalım; Örenyerine giriş için müze kart geçerli. Müze kartı olmayanlar için ücret 22 TL. Kışın haftanın her günü 08.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık. Hakkını vererek gezmek isterseniz 2-3 saat civarı yürüyerek gezmeniz gerekecek. Ve spor ayakkabı şart. Yada mevsim şartlarına uygun yürüyüş ayakkabısı.

Örenyeri Giriş

İçeride sigara içmek yasak ve ihtiyaçlarınızı karşılayabileceğiniz tesis yok. O yüzden örenyerine girmeden önce her türlü ihtiyacınızı gidermenizde fayda var. Bunlar için de son derece güzel, temiz tesisler mevcut.

Biz her ne kadar tur otobüsü ile gelmiş olsak da Kars Şehir Merkezinden günde iki kere (09.00 ve 13.00 saatlerinde) otobüs kalkıyormuş. Başlayalım Ani Antik Kenti'ni gezmeye:)

Surlar;

Antik Kentin üç yanı dereler/ nehirler ile çevrili ve yüksek bir alan üzerinde. Bu yüzden de bu taraflar doğal bir koruma alanına sahip. Ancak antik kente giriş yaptığınız kuzey cephe en korumasız alan, bu sebeple de buraya tarih içerisinde 3 aşamalı olarak surlar yaptırılıyor. İlki Karsaklılar tarafında yapılan en dış surlar. Ancak bunlar zaman içerisinde kale savunması için yetersiz kalınca Bagratlı Krallığı tarafından iç tarafa 2nci surlar takviye olarak yaptırılıyor. Sonrasında bunlar da yetersiz görülünce Selçuklular zamanında 3üncü sur sistemi devreye giriyor:)  Aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi surlar arasında yer yer destek maksatlı kuleler var ve bunlarda erzak/ tahıl deposu olarak kullanılıyormuş.

Destek Kulesi

Toplam yedi giriş kapısı bulunan surların, en önemli kapısı örenyerine giriş yaptığınız Aslanlı Kapı. Tabi şehir 3 kademeli sur sistemi ile çevrili olduğundan Aslanlı Kapı'nın da iki ayrı girişi bulunuyor:) Biri ilk giriş kapısı, diğeri şehre giriş kapısı.

Surp Amenap'rkitch Kilisesi;

Eğer bizim yaptığımız gibi şehre girişte sol taraftan devam ederseniz karşılaşacağınız ilk büyük yapı, yarısı yıkılmış olan ve çok ilginç görünen Surp Amenap'rkitch Kilisesi, diğer bilinen isimleri ile Prikitch Kilisesi, Halaskar Kilisesi, Aziz Patrik Kilisesi ve Keçeli Kilise:) 1035 yılında Bizans İmparatorundan alınan Kutsal Haç'ın bir parçasını barındırma maksatlı ve Hz. İsa'ya adanarak yapılmış. Sonraki yıllarda ise bir kilise evi ile çan kulesi ilave edilmiş. Ancak ilerleyen yıllarda meydana gelen depremlerde ciddi hasarlar görmüş.  

Kilise 1892-1917 yılları arasında yapılan kazı çalışmalarında hasarlı olarak keşfedilmiş ve ciddi onarımlar yapılmış. Bu arada burayı keşfeden ve kazı çalışmaları ile restorasyonu yapan Ruslar ve bir Rus arkeolog:) Bazı kaynaklar 1930 yılında yıldırım düşmesi, bazı kaynaklar ise 1957 yılında meydana gelen deprem sonrası kilisenin yarısının bıçak kesmiş gibi yıkıldığını yazıyor. Gerçekten bıçak kesmiş gibi ama gerçek sebebini bilemiyorum:)

1996 yılına kadar kilise ve çevresinde birşey yapılmıyor ancak bu tarihten sonra Dünya Anıtlar Fonu'nun izleme listesine alınarak, 1998'de ilk onarımı görüyor. Ancak bu onarım sadece ayakta kalan kısımlarını güçlendirmek için yapılıyor. 

Kilisenin son hali

Sonrasında 2010'da Dünya Anıtlar Fonu ile bir protokol hazırlanıyor. Amerikan Büyükelçilik Fonu'ndan sağlanan ödenek ile 2012 yılında koruma ve onarım işlemlerine başlanıyor. Bu sağlanan ödenek ile kiliseden zamanında kopan, düşen malzemeler bir alana toplanmış ve kilisenin çevresi ziyaretçileri koruma maksadıyla çevrilmiş. Biraz uzun uzun anlattım farkındayım. Ancak merak etmeyin diğer yerlerde bu kadar ayrıntıya girmeyeceğim:) Ama sizlerin de yapılan kazı çalışmalarının detayını, burası ile ilgili kazı çalışmalarını yapan veya maddi anlamda destekleyen ülkeleri, bizim ülkemiz tarafından bölgeye gösterilen ilgiyi görmenizi istedim. Yorum size kalmış.

Yeni yerlere geçmeden ufak bir bilgilendirme daha yapmak istiyorum. Aşağıdaki fotoğrafta bazı mağara manzaraları göreceksiniz. Bunlar halkın yaşam yerleri:) Yani şehir aslında halkın yaşadığı bir yer değil. Daha çok alış-veriş, günlük ihtiyaçlarını giderdikleri, kolaylıkların olduğu bir şehir. Şehir sınırları içerisinde soylular ve zenginler kalıyor. Halk ise aşağıda ki fotoğrafta yer alan mağaralarda kalıyor. Bu mağaralardan şehrin diğer taraflarında da var. Zaten 7 giriş kapısı olmasının sebeplerinden birisi de bu.

Halkın Yaşadığı Mağaralar

Küçük Hamam;

Hakkında çok bilgi olmayan alanlardan birisi de Küçük Hamam. Selçuklu mimarisine uygun olduğu için o zamanlarda yapıldığı tahmin ediliyor. Bir de büyük hamam varmış ama ben göremedim:) Orası da bunun gibi harabe haldeymiş.

Tigran Honents Kilisesi;

Sırada ki yerimiz, örenyerinde ayakta kalabilmiş en sağlam birkaç yapıdan birisi. Tigran Honents Kilisesi, diğer adları ise; Nakışlı Kilise, Boyalı Kilise, Sırlı Kilise. 1215 yılında aynı isimli tüccar tarafından yaptırılan kilise, tipik Ermeni mimari özellikleri gösteriyor. En önemli özelliği ise; iç alanda Hz. İsa'nın doğumundan ölümüne kadar olan olayları sembolize eden fresklerle dolu olması. Daha doğrusu dolu olmasıymış:) Günümüze doğal yıpranmadan tutun da, ilgisizliğe kadar birçok sebeple silinmişler.

Ayrıca kilisenin doğu cephesinde bizdekilerden biraz daha farklı bir güneş saati bulunuyor. Bu alan benim kanaatimce fotoğrafçılar için en güzel yerlerden biri. Ama öyle zannediyorum ki tarihçiler için de acı veren yerlerin başında geliyordur.

Oradaydım:)
Yazı başlangıcındaki 2nci fotoğrafta buraya ait.

Ani Katedrali;

Sonraki durağımız yaklaşık 5 dakikalık yürüyüş sonrası şehrin en büyük yapısı olan Ani Katedrali. Diğer bilinen isimleri; Aziz Meryem Katedrali, Beşik Kilise ve Fethiye Camii. Bu katedral, Ani'nin en gelişmiş yıllarında yani Ermeni Bagratuni Krallığı'nca Hz. Meryem'e ithafen yaptırılıyor. Mimarı ise bir dönem Aya Sofya'nın kubbe onarımını da yapan Mimar Trdat. 1064 yılında şehir Sultan Alparslan tarafından fethedilince ilk cuma namazı burada kılınıyor. Tabi bu aynı zamanda Türklerin Anadolu'ya girişlerinde ki ilk fetih namazı olarak da geçiyor. Ve bu tarihten sonra Fethiye Camii olarak anılmaya başlanıyor. 1300'lü yıllarda deprem nedeniyle 20 metrelik kubbesinin tamamı yıkılıyor. Ara dönem de neler olmuş orası meçhul:)

1892-1917 yılları arasında yine Ruslar tarafından bölgede kazı çalışmaları yapılıyor ve ilave birçok yapı daha tespit ediliyor. 1988 yılında meydana gelen deprem sonrası, zaten ilgi ve bakımdan yoksun yapı iyice hasar görüyor ve yıkılma tehlikesi ile karşı karlıya kalıyor. 1996-2012 yılları arasında bolca proje, azca restorasyon gören kilise için 2012 yılında ilk kez bilimsel olarak belgeleme ve bir proje hazırlama işine girişiliyor. Üç aşamalı bir proje şu an ne durumda, ben bir kaynağa rastlayamadım. En son restorasyon haberleri, resmi kurum açıklamaları 2018 yılına ait. Şu an ki durumu ise aşağıda ki fotoğraflarda olduğu gibi:(

Ani Katedrali

İpek Yolu Köprüsü;

Katedralin karşı tarafı yine uçurum ve orada bir de harabe, daha doğrusu yıkık halde bir köprü var. Aslında bu köprü zamanında çok önemliymiş. Çünkü İpek Yolu Köprüsü olarak geçiyor. İpek Yolu'nun Anadolu'ya ilk giriş noktası, aynı zamanda Ermenistan ile aramızda ki sınır. Şu an sadece ayakları var.

İpek Yolu Köprüsü

Ebu'l Manuçehr Külliyesi;

Yeni durağımız Ani Örenyerinin en sağlam yapısı olan Ebu'l Manuçehr Külliyesi. Külliyeye ismini veren kişi, Sultan Alpaslan'ın Ani'yi fethettikten sonra şehrin yönetimini verdiği şahıs. 1071-1072 yılları arasında inşası yapılan külliye, aynı zamanda Anadolu'da, Büyük Selçuklu mimarisinin ilk camisi olma özelliği taşıyor. Ancak camii kapısına kilit vurulmuş durumda ve şu an içeriye giremiyorsunuz. Bu arada minaresi halen sağlam ve 99 basamaklı.

Manuçehr Camii

Çarşı;

Cami ziyareti sonrası kuzeye yani geldiğimiz noktaya döndüğümüzde bizi karşılayan harabeler ise; Çarşı ismi verilen alan. 11-13üncü yüzyıllar arasında oluşturulduğu düşünülüyor. Farklı boyut ve planlarda yapılmış yan yana dükkanların olduğu bir alanmış ama şu an buralarda harabe. Bu arada yukarıda ki fotoğrafta caminin sol üstünde İç Kale ismi verilen büyükçe bir alan var ama buraya mesafesi epey uzak. Ayrıca ziyarete açık mı, açıkçası bilmiyorum ama biz zamandan dolayı oraya gitmeye hiç yeltenmedik:)

Apughamrents Kilisesi;

Sonraki durağımız, ismi zor telaffuz edilen yerlerden; Apughamrents Kilisesi:) Diğer isimleri ise; Griogor Pahluvani Kilisesi, St. Krikor Lusarovic Kilisesi ve Polatoğlu Kilisesi. Burası da ayakta kalmayı başarabilmiş yapılardan. Griogor Pahluvani tarafından vefat eden babasına ithafen yapıldığı düşünülüyor. Silindirik yapıda, sekizgen kubbeli bir yapı. Burasının kiliseden çok aile mezarlığı olabileceği de düşünülüyormuş.

Apughamrents Kilisesi

 Ateşgede Tapınağı;

Sona doğru yaklaşıyoruz:) Yeni durağımızın ismi Ateşgede Tapınağı. Persler yada Sasineler zamanında yapıldığı düşünülen bu yer, Ani'de ki dini işlevli en eski yer olarak biliniyor. Ateşgede; Zerdüştlük inanışında kutsal ateşin yandığı yapı yada o alana verilen isimmiş. 

Ateşgede Tapınağı

Buradan sonrasında 3-4 tane daha kilise harabesi var ama onları ayrı ayrı yazmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Çünkü harap durumdalar ve açıkçası eskiden ne olduklarına dair bir belirti vermiyorlar. Sadece önlerinde tanıtıcı birer tabela ve yarım kalmış restorasyon çalışmaları var.

Selçuklu Kervansarayı

Sonuç olarak; Toplam 21 alandan büyük çoğunluğunun fotoğraflarını yukarıda görmeniz mümkün:) Yine de fena bir keşif olmamış gibi. Tabi mesafeden kaynaklı 2-3 yeri sadece uzaktan fotoğraflayabildim ama en dikkati çekici yerlerin tamamını yazıda okuma imkanınız var. Ve burası ile ilgili son olarak, ülkemizde ki en önemli antik kentlerin başında geliyor. 5000 yıllık bir mazisi var ve sadece bizim için değil dünyada ilgi çekici tarihi yerlerin başında geliyor. Ancak yazımın başında da belirttiğim gibi ilgiden yoksun ve kaderine terk edilmiş görüntüsü veren bir antik kent. Bunun illa ki bir sebebi vardır, belki planlamalar bitmiş yarın restorasyonlara başlanacaktır ama umarım yıkım daha fazla artmadan el atılır:(

Geçelim Çıldır Gölü'ne:)

Çıldır Gölü:

Çıldır Gölü

Çıldır Gölü, Doğu Anadolu gezisinin son günü Erzurum'a gitmeden önce sabah erken saatlerde ziyaret ettiğimiz Kars'ta ki son nokta oldu. Vardığımızda yağan tipi kar beni ulaşım konusundan dolayı biraz tedirgin etmiş olsa da kısmen tadını çıkarttım diyebilirim:)

Oradaydım:)

Çıldır Gölü Ardahan ve Kars sınırları içerisinde yer alıyor. Bir nevi iki il için sınır noktası:) Doğu Anadolu'nun, Van Gölü'nden sonraki ikinci büyük gölü, aynı zamanda da bölgenin en büyük tatlı su gölü olma özelliği taşıyor. Doğal set gölü olarak geçen yerde en derin nokta 42 metre. Tabi 42 metreyi duymak insanı biraz korkutuyor:) Kasım ayı sonundan neredeyse nisan ayına kadar donmuş olan gölde yürümek gerçekten tuhaf bir duygu ve tecrübe:) Gerçi buz kalınlığının 1-1,5 metreyi bulduğunu duymak biraz rahatlatıcı:)

Balıkçılık burası için en önemli geçim kaynağı ve kısmen turizmi de geçim kaynakları arasında sayabiliriz. Sanırım bölgenin yapısı ve ikliminden dolayı göl etrafında bitki örtüsü pek gelişmemiş ve bu yüzden tarımcılık faaliyeti yok. 

Dört mevsim balıkçılık yapılıyor ve gölde yakalanan en önemli balık türü Sazan. Kışın turistlerin en ilgisini çeken aktivite buzların kırılarak, balık tutulması ve orada tutulan balığın yenmesi:) Ayrıca atlı kızak ile yapılan turlar da bir başka ilgi çeken aktivite.

Atlı Kızak

Bizim gittiğimiz yerde bir tesis vardı ve burada her türlü ihtiyacınız için imkanlar var. Burada tahminimce turistik maksatlı kullanılan farklı alanlar var. Çünkü sosyal medya paylaşımlarında gördüğüm fotoğraflar bizim gittiğimiz yere çok benzemiyordu:))) Bizim gittiğimiz yerde 3-4 tane atlı kızak, karda kullanılan jet-ski ve yanmayan bir soba vardı:) Burada da balık tutmak için yerler vardı ancak biz erken saatte gittiğimiz için böyle bir aktivite yapılmadı. Hatta bizim gruptan başka kimseciklerde yoktu:) Belki öğle saatlerinde daha kalabalık oluyor ve bu aktivitelerin hepsi yapılıyordur. Gerçi bizim yapamadığımız sadece balık tutma aktivitesiydi. Onun haricinde insanlar atlı kızak ile kısa turlar yapıp, bol bol fotoğraflar çektirdi.

Atlı kızak fiyatları uygun ama karda kullanılan jet-ski fiyatı biraz yüksekti. Atlı kızak işi biraz faytonu andırıyor ve bu yüzden herkesin yapmak isteyeceği bir aktivite değil. Ancak benim gördüğüm, 3 gün boyunca genç kızların buraya gidip, video ve fotoğraf çektirebilmek için delirme seviyesinde istekli olmalarıydı:)

Böylelikle iki bölümde hazırladığım Kars Gezi Rehberinin sonuna geldik. Önceki yazılardan Van Gezi Rehberine buradan, İshak Paşa Sarayı yazısına buradan ve Kars Gezi Rehberi ilk bölüme buradan ulaşabilirsiniz. Bir sonraki durağımız, aynı zamanda yazı dizisinin son yeri Erzurum olacak:) Vakit ayırıp okuduğunuz için şimdiden teşekkür ederim.

Bu arada ufak bir bilgi vermek istiyorum:) Bugünden itibaren Blog Ana Sayfamda, daha önceki seyahatlerimde tercih ettiğim ve son derece memnun kaldığım UGO Turizmin logosuna yer vermeye başladım. Logo üzerine tıklayarak UGO Turizmin resmi internet sitesine ulaşım sağlayabilir ve güncel turlarını inceleyebilirsiniz. Ayrıca güncel tur bilgilerini instagram hesaplarından da takip edebilirsiniz. (UGO Turizmle ile herhangi bir ticari ilişkim yoktur ve bundan herhangi bir ticari kazanç sağlamıyorum:) Bu tanıtım tamamen güvenilir olmaları, yer tercihlerinde ki kalite, iyi rehberlik hizmeti ve doğru planlama ile müşteri memnuniyetine önem vermelerinden kaynaklıdır.)

Yorum Gönder

14 Yorumlar

  1. Gölün o kadar uzun süre donması çok şaşırtıcı, ne çok kilise varmış bu arada, Tigran'ın yeri ve yapısı çok etkileyici ama öyle bir yer lazım bana da :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizde nasıl şu an her mahalle de bir camii varsa, onlar zamanında da sanırım benzer bir durum varmış:) 5-10 dakikalık yürüme mesafelerinde mutlaka bir kilise var.. Teşekkür ederim:)

      Sil
  2. Gezip görülmesi gereken yerler.

    YanıtlaSil
  3. Çok üzücü bir durum sergilenmekteymiş burada. Bu ne değer bilmezlik. Yabancıların verdiği önemin zerresini göstermemişiz. Elimizde böylesi değerli bir cevher var ve yok olup gitmesini izlemişiz adeta. O kervansarayın hali ne öyle??? Ülkemizin doğaya ve tarihe karşı değerbilmezliği çok can yakıcı gerçekten de:(
    Çıldır Gölü neredeyse 6 ay buz mu tutuyor şimdi? Gölde delikler açılıp balık tutulduğunu biliyordum ama sanırım ben üzerinde fazla duramazdım:) Sazan balığı da çok lezzetli olur. Artık kar arabalarıyla turlamışsınızdır siz de. En çok fotoğraflanan kesit olsa gerek.
    Söylemekten asla bıkmayacağım. Çok güzel bir bilgilendirme yazısı olmuş yine sayın rehberim. Emeklerinize, ayaklarınıza sağlık diyorum, teşekkürlerimle:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kadar eski tarihe sahip bir antik kente sahibiz ama kimsesiz bırakmaya devam ediyoruz:( Üstelik tüm dünyada ilgi çeken bir yer..

      Çıldır Gölü üzerinde durmak bana da çok tuhaf duygular yaşattı ama keyifliydi de:)

      Çok teşekkür derim güzel sözleriniz için, saygılarımla:)

      Sil
  4. Bu yapılar niye kaderine terkedilir anlamıyorum hocam :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vallahi hocam işin iç yüzünü bilemiyorum ama yazık oluyor..

      Sil
  5. Muhteşem bir coğrafya, her noktası aslında birbirinden daha farklı bir kültürel tarihe ışık tutuyor.. Son zamanlarda gerçekten yenisi var mı diye büyük bir merakla takip ettiğim bir blog yazıları serisi oldu. Bitmesin istiyorum vallahi, ayaklarınıza ellerinize sağlık. Kesinlikle kış döneminde gitmeye ikna oldum!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim ama Doğu Anadolu ile ilgili son bir yazı kaldı :( Uzun zamandır yine o taraflarda daha kapsamlı bir gezi isteğim var ama sırt çantanı al git yapmak pek kolay değil.. O yüzden gözüm sürekli turlarda:) Kış dönemi ideal, seneye karar verirseniz bana da haber verin:)

      Sil
  6. İpek Yolu köprüsünün şu anki durumu çok üzücü. Hiçbir şeyi koruyamıyoruz. Atlı kızak ilgimi çekti fazlasıyla. Balık tutma olayını merak ettim:))) Muhteşem bir doğa görüntüsü, gerçekten çok güzel yerler var, kesinlikle gidilmesi lazım. Gitmeyi çok isterim. Emeğinize sağlık, çok güzel bilgiler vermişsiniz:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ani Örenyeri bugüne kadar gezdiğim en güzel antik kentlerden biriydi:) Ama alanı epey kısıtlamış ve yapıları da fazlası ile boşlamışlar.. Beğenmenize çok sevindim, teşekkür ederim:)

      Sil
  7. İçim acıdı resmen yapıların durumu ile ilgili anlattıklarınıza... Kaderlerine terk edilmişler, ne yazık. Gerçekten gezinin bu bölümü hem çok değerli, çok zengin hem de Çıldır gölü sürprizli. İnanamadım gölün üstünde giden atlı araçlara :))
    Harikasınız gerçekten kutluyorum sizi.
    Teşekkürler,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık ki.. İçeride ki değerler, tarih ciddi öneme sahip ama durumu ortada:( Çok teşekkürler, mutlu haftalar diliyorum şimdiden:)

      Sil