Beyaz'a.....

Beyaz'a...

2019 Mayıs ayı. Ramazan’a birkaç gün var. Gittik çiftliğe. Önceden haberleşmiştik hocayla. Bulduk kendisini, merhabalaştık. Uzak, mesafeli, kısa kısa bilgiler verdi. Bazı sorularımızdan da hazzetmediği belliydi. Neyse sonra da zaten tura gitti, ortağına devretti bizi. Tam tersi güler yüzlü, ilgili, işte dedik yol alabileceğimiz biri. Sorduk da sorduk, sağ olsun o da bıkmadan yanıtladı. İki kişi ders almak istiyoruz ama hoca kabul edecek mi tereddütlü…

Neredeymişsin hoca geldi. Halen orada olmamıza şaşırdı. Bu defa biraz daha ilgili dinledi. Amacımızı söyledik, hayalimizi, sevgimizi anlattık. Ne kadar inandı şüpheli ama anlattıklarımızla, önyargıları nasıl çeliştiyse artık, belki de bakalım ne çıkacak diye kabul etti. Dersler başladı.

Bir, iki, üç, dört, beş ders derken, yağmur çamur demezken, oruç Ramazan demeden, geç olduya, yorgunluğa aldırış etmeden dersleri yaptık. Dizgin tutuş, üzengiye basış, sırt dik, dizler kapalı, topuklar aşağıda, gözler karşıda… Bazen Medusa ile bazen Eylül ile bazen de Stella ile manejde döndük de döndük. Topukla, daha sert, daha kararlı, patron kim görsün, adeta, süratli ve nihayetinde dörtnal…

Kartepe At Çiftliğ Manej

İlk arazi dersi tabii ki en yakındaki Kola dedikleriydi. Ufuk ufak ilerliyorum dedi ve dörtnal koşmaya başladı önden, ben de arkada. Arazinin çevresinde yuvarlak çizerek gidiyoruz, hızlandıkça hızlanıyor, ağaçlar çıkıyor önümüze, yolu kaçırmamak lazım, heyecanımı mı kontrol edeyim yoksa dizginleri mi? Topuklar yere basarsa düşmezsin sözü aklıma gelip-gelip gidiyor. Nasıl bir heyecan, nasıl bir sevinç ve nasıl da bir korku? İşte o zaman yapılan işin zorluğu ve tehlikesi ile tanıştım. Derslere kabul etmenin de neden bu kadar zor olduğunu anladım. Biri, 400-500 kiloluk neredeyse tamamı kas olan, yerinde duramayan, koşmaya, yarışmaya programlı, her ne kadar evcil olsa da içten içe doğasını yaşamak isteyen bir canlı; diğeri de 50-60 kiloluk bir bedenle onu güya aklını kullanarak yönlendirmeye ve kontrol etmeye çalışan diğer canlı; hocanın işi, bu ikisini birbiri ile uyumlandırmaya, akıllı olan üzerinden güçlü olanı kontrol etmeye çalışmak; sonra da ikisini birbirine bırakıp, kendilerine ve birbirlerine zarar vermeden doğalarının keyfini sürmelerini sağlamak. Ulaşılabilirse tam bir ekip başarısı sonunda inanılmaz bir keyif, ulaşılamazsa da romantik hayallerin gerçekle yüzleşmesi sonucu yaşanan hüsran.

Bir gün yine Kola arazi. Bu defa üçlü ekip; ikisi de koşunca, benimki de boyuna bakmadan yarışmaya başladı, bende acemilik devam, bir süre durdum duruyorum tamam yavaşladı işte derken, boynundan aşağıya çimleri boyladım ve ilk düşüş. İşin zorluğu iyice pekişti. Öğrendiklerimden daha ivmeli olarak öğrenmem gerekenlerin arttığını anlıyordum. Başta ne kadar zamanda öğrenilir, ustalaşılır diyordum? Böyle bir zaman verilemeyeceğini de anlamış oldum. Bazı teknikleri planlayarak öğrenmek mümkün olsa da onların da her birinin karakterleri farklıydı, bir makine gibi bunları uygulayarak sonuç almak mümkün değildi. Önce onu dinlemek ve anlamak gerekiyordu ki birlikte ilerleyebilmek mümkün olabilsin. Hissedebilmek hepsinden önce gelmeliydi. Öğrendiklerini uygulayabilmek için sanki kontak anahtarını hisler açıyordu.

Korku da dörtnal da artarak devam etti. Bir gün Kanal boyunda Evlat ile dörtnalda bu defa toprağı boyladık. Ama durmak yok, yola devam, dönüşte tekrar dörtnal. Hayalde de bu aşamaları geçip bir an önce dağlara gitmek var. Sonunda kamplı bir yayla turu planlandı. Sanırım en acemi ben. Varsa yoksa 1,5-2 ay olmuş derslere başlayalı. Ne cesaret diye bakanlar var, aferin diyenler var, bende de bolca sevinç ve bir o kadar da heyecan var. Söylendiği saatte çiftlikteyim. Hazırlıklar başlamış, eyerler, kayışlar, başlıklar takılıyor, üzengiler ayarlanıyor. Yolcular yavaş yavaş geliyor. Hoca ortalarda, bir oraya bir buraya organizasyon peşinde. Heyecan var mı dedi bir ara. O da soru mu diyecektim, olmaz mı dedim.

9 taifeye 9 yoldaşla çiftlikten dağa doğru yola koyulduk. Acemiyi koruma kanunları gereği, söylersen giden söylemezsen umuru olmayan bir yoldaşım vardı, adını da ben Arkadaş koymuştum. Bunlar yerlilermiş, yılkı dediklerinden, her koşula uyum sağlar ama çok da seri hareket etmezlermiş ama benimki de ben de kendimizden beklenmeyen bir performansla hedefe ulaşmayı başarmıştık. Yol mu nasıldı? Çiftlikten sonra 1800 m rakımdaki yaylaya ulaşana kadar 5-6 saat ormanda yol aldık. Ağaçların gölgesindeki patikalarda, ormanı iki insan boyu mesafeden izlemek, yürürken dokunmak istediğin ama dokunamadığın yüksekteki dallara dokunabilmek, dalların arasına yuvalamış örümceklerle karşılaşmak, yüzüne çarpan yapraklar, çeşit çeşit kuş sesleri, arkadaşımı anlamaya çalışmak, kah koşmalı, kah süratli, kah aheste yol almalar, deneyimli sürücülerden tavsiyeler ve ormanın her zaman yüzüme kondurduğu o gülümsemenin iki katıyla geçti.

Fotoğraf: Mesut KURT

Yaylaya vardığımızda, yoldaşlarımızın yeri özenle hazırdı. Biz de evimizi yanımızda getirdik. Hemen de kurduk. Yemekler, ateş başı sohbetleri, gülmece, söylemece ve uyku vakti. Ertesi günün heyecanı daha da büyük. Yaylalar arasında gezi. Üç yayla. Bir yanda Arkadaşımı anlamaya çalışmak, onunla daha da uyum sağlayabilmenin uğraşları, bir yanda da orman patikaları, yayla çimenleri, düzlükler, yokuşlar, 1800 metre rakımda güneş, bulutlar, mavi, beyaz, yeşil ve yeşil ve yeşil… Huzur, huzur ve huzur…

Fotoğraf: Mesut KURT

Yaylaları da büyük bir memnuniyetle nallarla arşınladıktan sonra dönüş yolu, seviye biri tamamlamanın verdiği güvenle; yemyeşil orman içi yollarda, ağaçların altında grubu kaybetmeden ama sadece Arkadaşım, ben ve orman varmış gibi yol alarak geçti. Çiftliğe vardığımızda; yorgunluğumu hissedemeyecek kadar mutlu ve gururluydum. Zira bu turu tamamlayabilmenin, bu uğurda önemli bir aşama kaydetmiş olmak anlamına geldiği söyleniyordu. Çocukluk hayalimdi ve şimdi o hayalin tam içinde ilerliyordum.

Sonra yine yollar, başka rotalar; Göl, Kanal, İçmeler, Çatalkaya, Dikilitaş turları… Derken daha deneyimli eski öğrencilerden tavsiyeler gelmeye başladı. Kendinin olunca çok daha başka olacak diyorlardı, merak da ediyordum nasıl olabileceğini. Ve ufak ufak koca kalpli can dostumu bulabilme ümidi sarıyordu. Her birinin ayrı karakteri varsa benim arkadaşım nasıl olacaktı? Anlaşabilecek miydik? Bakabilecek miydim? Ne ister, ne beklerdi benden?

Birkaç güzel arkadaşla tanıştık, koştuk, kötü diyemesem de budur da diyememiştim. O gün ise hoca yeni geldi dedi, bakar mısın dedi. Peki dedim, baktım. Kır beyaz, saçlar kısacık, meraklı bakışlı, güçlü görünümlü, 2013 doğumlu, henüz 6 yaşında. Hadi dedim çıkalım. Yakına gittik ilk, Kola’ya. Kıpır kıpırdı giderken, Arap cinsinin hakkını veriyordu. Koştuk bir süre ve şüphe yoktu, o benim can dostumdu. Kızgınöfke diyorlardı ona ama tersini de saklıyordu bir yerde, naifti, zekiydi de anlıyordu. Dönüş yolunda adı da geldi, Beyaz.

Beyaz

Anlaşmıştık, ilk kez böyle bir can sorumluluğum vardı. Ne desem, nasıl hitap etsem, ne yapsamdı? En iyisi sevmekti, bildiğim gibi sevmek. Sevdim.

Arzu Sert – 13.08.2020



Fotoğraf: İrfan EKMEKÇİ

Fotoğraf: İrfan EKMEKÇİ

Yorum Gönder

10 Yorumlar

  1. Harikulade bir anlatım olmuş Arzu’cuğum. Sen hislerini anlattıkça sanki ben yaşamışım kadar gerçekçi. Aklıma ne geldi biliyor musun? O ilk çimlerle buluştuğun gün çiftlikse seni ziyaret etmiştim☺️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Müjgancım, canım yol arkadaşım, çok tesekkur ederim. Ve evet o gun sen gelmiştin.. ☺️

      Sil
  2. Harika nir snlatım. Yaşadıklarını bize de yansıttın Arzu’cum. Hani katılasım geldi. Devamını yaz bence. Bize ayrıca anlatırsın. Yazılanlar kalıcı oluyor. Güzel bir dostluk kurmuşsun Beyaz’la. 😊

    YanıtlaSil
  3. Çok teşekkur ederim Şefik Abicim. Sizinle birlikte de bu yolculukları yapmayı heyecanla bekliyorum.
    ☺️

    YanıtlaSil
  4. Teyzecim, ellerine sağlık. Mükemmel bir anlatım olmuş. Sen anlattın, biz yaşadık🧡

    YanıtlaSil
  5. Çok teşekkür ederim Meleğim ☺️

    YanıtlaSil
  6. Sizi kutluyorum böylesi keyifli serüven yaşamışsınız ve anlatımınızdanda bende keyif aldım doğada olmayı seven biri olarak video ve fotoğraflar hoşuma gitti maşallah diyorum Beyaz’a beraberliğiniz daim olsun .Yüreğinize ve kaleminize sağlık 🤗👌👌

    YanıtlaSil
  7. Semra Hanım, yorumunuz için çok teşekkür ederim. Keyif almış olmanız benim için çok kıymetli, tekrar teşekkürler. 🙏

    YanıtlaSil
  8. ne hoş ne keyifli yaa, umarım ara vermeden devam ediyorsunuzdur, aklıma heartland adlı at çiftliği dizisi geldi, 13. sezona geldi :)

    YanıtlaSil
  9. Arzu biraz yoğun çalışıyor bu aralar, o yüzden ben cevap vereyim istedim:-)) Arzu Beyaz'ı istemeye istemeye de olsa verdi. Ama bu konuda ki sevdası ve aktiviteleri devam ediyor:-)

    YanıtlaSil